Bize böyle mangal yürekli imamlar lazım

Hem de politikacılarda mumla aradığımız bir söz ustalığı ve rafine bir eleştiri üslubuyla. AfD’nin adını ağzına almadan ‘çoğu kez halktan söz eden, ancak nihayetinde ona hizmet etme niyetinde olmayanlar bana göre ne Almanya ne de Avrupa için bir alternatif olabilir’ diyen Woelki, bir din adamının siyasileri vurucu bir üslupla nasıl eleştirebileceğini gözler önüne serdi. Bu,

PANORAMA - NEWS 26 Mayıs 2019 BRÜKSEL ROTASI

Hem de politikacılarda mumla aradığımız bir söz ustalığı ve rafine bir eleştiri üslubuyla. AfD’nin adını ağzına almadan ‘çoğu kez halktan söz eden, ancak nihayetinde ona hizmet etme niyetinde olmayanlar bana göre ne Almanya ne de Avrupa için bir alternatif olabilir’ diyen Woelki, bir din adamının siyasileri vurucu bir üslupla nasıl eleştirebileceğini gözler önüne serdi.

Bu, Katolik din adamının AfD’ye karşı ilk çıkışı değil.

Hatırlayın!  AfD’li Beatrix von Storch Nisan 2016’da ‘İslam anayasamız ile uyuşmayan siyasal bir ideolojidir’ buyurduğunda, Woelki ‘İslam tıpkı Yahudilik ve Hristiyanlık gibi anayasamızla uyumlu bir dindir, camiler de tıpkı kiliseler gibi yasal güvence altında olmalıdır” diyerek aşırı sağcı politikacıya haddini bildirmişti.

Buraya kadar her şey güzel.

Katolik bir din adamı, Alman milliyetçiliği üzerinden siyasal rant devşirme çabasında olan, Müslüman ve yabancılara karşı olduğunu beyan etmekten kaçınmayan siyasilerin karşısına dikiliyor. Biz de bir göçmen ve Müslüman olarak onu alkışlıyoruz.

Şimdi gelin bir de kendi dünyamıza bakalım ve camilerimizde, Diyanet teşkilatında Woelki gibi mangal yürekli bir imam veya müftü efendi arayalım. Öyle bir imam olsun ki, seçimlerden önce çıkıp; vatan, millet edebiyatı yaparak kendisi gibi düşünmeyen veya yaşamayan öz vatan evlatlarını ihanetle suçlayan sözde milliyetçilerin karşısına dikilsin.

Halkın iradesinden dem vurup, halkın malı olan kamusal kaynakları kendine, çocuklarına, akraba ve dostlarına peşkeş çeken siyasetçi tipinin yakasına yapışan bir vaiz tahayyül edelim.  Bir müftünün, diğer din veya mezhep mensuplarının tercihlerine karşı yapılan sözlü ve fiilî saldırılar karşısında ‘bunlar da bizimkiler gibi güvence altındadır’ diyerek kin ve bağnazlığa meydan okuduğunu düşünelim.

Ülkemizde öldürülen rahiplerin ardından yapılan kuru, resmî açıklamaları bir yana bırakın. Bizde vatan millet diyerek yolunu bulan, ihanet retoriği ile gemisini yürüten, dindarlık kisvesi altında oy devşiren siyasilere kafa tutan din adamını kolay kolay bulamazsınız.

Bizde devlet, millet, beka deyince mangalda kül bırakmayan siyasileri eleştiren değil, aksine ince ince bir siyasi partinin propagandasını yapan imamları hayretle görürsünüz.

Minberde uzlaştırıcı ve müjdeleyici bir üslupla hutbe okuyanları değil, siyasilerden ödünç aldığı tehdit diliyle kürsüde vaaz verenleri duyarsınız. Hatta hainler hakkında fetva verirken, maaşı o hainlerin vergi paraları sayesinde ödenen ilahiyatçılara bile rastlarsınız.