Zıtlıklarla hayat anlam kazanır

Kainatta zıtların sürekli etkileşmeni gören bazı insanlar hayatın zıtların çarpışması olarak algılayıp hayat acımasız rekabete dayalı bir mücadeledir şeklinde anlayış geliştirmişlerdir. İşin aslı ise zıtların, varlıkların ve hadiselerin bilinmesi ve birbiriyle irtibatlandırılması için yaratılmış olduğudur. Ayrıca sosyal hayatta rekabetin yerini hayırda yarışına, mücadelenin yerini yardımlaşma prensibinin alması, ancak zıtların hayra tevcihiyle mümkün olur. Bu sebepten

PANORAMA - NEWS 01 Eylül 2017 BLOG

Kainatta zıtların sürekli etkileşmeni gören bazı insanlar hayatın zıtların çarpışması olarak algılayıp hayat acımasız rekabete dayalı bir mücadeledir şeklinde anlayış geliştirmişlerdir.

İşin aslı ise zıtların, varlıkların ve hadiselerin bilinmesi ve birbiriyle irtibatlandırılması için yaratılmış olduğudur. Ayrıca sosyal hayatta rekabetin yerini hayırda yarışına, mücadelenin yerini yardımlaşma prensibinin alması, ancak zıtların hayra tevcihiyle mümkün olur.

Bu sebepten hayatı ve varlıkları zıtların kör dövüşü ve mücadelesi olarak düşünmek bir idrak yanılmasıdır. Sağlık dahil bütün iyi ve güzel şeyler zıtları sayesinde ortaya çıkar. Dolayısıyla hastalıkların, kötülüklerin, kusurların tamamen yeryüzünden silinmesini düşünmek doğru değildir.

Ancak bunları en aza indirgemeye çalışma belirli bir mekandan uzaklaştırılmalı veya gelişmesini kontrol altında tutulmalıyız. Bu gerçeğin ifade ettiği başka bir hususta yaşadığımız dünyada mükemmel kusursuz hatasız çözümler ve uygulamalar bulmanın ve geliştirmenin adeta imkansız olduğudur.

İnsanın gözlediği ve ölçtüğü her şey belirli bir oranda hata ve kusur ihtiva eder. Mükemmelliye ve nihai kesinliğe ulaşmanın bir sınırı yoktur.

Bundan dolayı mükemmeli hedef almakla birlikte, hangi hata seviyesinde iş yapacağımızı önceden belirleyip ona göre tedbir alıp düzenlemeler yapmak mecburiyetindeyiz.

Hayat sürekli değişim ve dönüşümü o da tekamül ve iyileşmeyi gerekli kılmaktadır. Hayat birbirine zıt yaklaşımların, düşüncelerin, değerlerin sürekli birbiriyle etkilemesi sonucu ortaya çıkan dinamik denge ile gelişir ve mükemmele doğru ilerler.

Hayat doğum ile ölümün, bilgi ile cehaletin, kavuşma ile ayrılığın, birleşme ile toplamanın, sevgiyle nefretin, güzel ile çirkinin, ahlak ile ahlaksızlığın, haklılar ile haksızların, güçlülerle güçsüzlerin,

eğitilmişlerle eğitilmemişlerin, aydınlık soluklayan ile karanlık soluklan ruhların, yöneten ile yönetilenlerin, işveren ile işçilerin, sermaye ile emeğin, doğru ile yanlışın, iman ile küfrün, hak ile batılın, karşılıklı etkileşimleri ile şekillenen bir insanlık tiyatrosudur. Bunun meyveleri barış, adalet ve mutluluk olabileceği gibi, savaş, zulüm ve mutsuzluk da olabilir.

İnsan çoğu zaman bunları bilip yaşamadan istediği zıtları denge içinde bir araya getirip düşüncesine ve hayatına tam olarak aktaramamaktadır. Mesela ilimsiz iş yapmanın bedelini ödemeden ilmin değerini, bağımlı yaşamanın bedelini ödemeden bağımsızlığın ve hürriyetin ne değerini anlayabilmekte ne de ona sahip çıkabilmekteğiz. Her ne kadar irademiz dışında da olsa, nasıl açlık hissini yaşamadan ne besinin ihtiyacı duyar ne de toplum manasını anlayabiliriz.