Yürü yâ Hans!

Türkçemizde az zamanda çok para kazanan veya işinde çok çabuk ilerleyenler için söylenen bir deyim vardır: ‘Allah yürü ya kulum demiş’. Bizim millet için söylenir mi bilmem, ama Almanlar için bu deyim tam oturuyor. Aklınıza ilk bakışta Almanya’nın 2. Dünya Savaşı’nda yerle bir edilişinden sonra kısa zamanda sanayi hamleleriyle yeniden dünya çapında güçlü bir ülke

SAİD GÜL 01 Nisan 2018 BLOG

Türkçemizde az zamanda çok para kazanan veya işinde çok çabuk ilerleyenler için söylenen bir deyim vardır: ‘Allah yürü ya kulum demiş’. Bizim millet için söylenir mi bilmem, ama Almanlar için bu deyim tam oturuyor.

Aklınıza ilk bakışta Almanya’nın 2. Dünya Savaşı’nda yerle bir edilişinden sonra kısa zamanda sanayi hamleleriyle yeniden dünya çapında güçlü bir ülke haline gelmiş olması gelebilir. Fakat ben size, babalarımızın da çok emeğinin geçtiği bu hızlı gelişmeden bahsetmeyeceğim.

Deyimimizde geçen ‘yürümek’ fiilini mecâzî anlamıyla değil, gerçek anlamıyla ele alacağım. Dilbilgisinde işin içine mecaz girdiği zaman o kelimeyi olduğu gibi değil, vermek istediği mânâ yönüyle anlarsınız. Tıpkı ‘yürü ya kulum’ deyiminde kişinin aslında ayaklarıyla yürümediği gibi.

Oysa ‘yürümek’ tıpkı bizim gibi Almanların da günümüzde pek sevmedikleri bir işlem. Bir ortopedi uzmanının ‘Biz Almanlar bundan yüz yıl önce günde ortalama 13 kilometre yürürken, bugün bu sayı 750 metreye düştü’ sözü, Almanların da ne denli ulaşım teknolojisi mağduru olduğunu gösteriyor.

Buna rağmen dillerine ‘yürümek’ fiili iyice yerleşmiş. Adeta her işi yürüyerek hallediyorlar adamlar. Nasıl mı? Almancanın diğer dillere göre bâriz bir farkı ‘prefix’lerdir. Yani ön hece. Neredeyse her fiil, önüne gelen bir heceyle farklı manalar ifade edebiliyor.

Almancada en çok ön hecesi (Vorsilbe) olan fiil ‘yürümek’ fiili. Fiillerin önüne getirilebilen toplam 30 hecenin 28’iyle yeni bir fiil oluşturan ‘gehen’ fiili rekoru elinde bulunduruyor.

Almancada yürümek için ‘gehen’ fiilini kullanırken, örneğin ‘abgehen’ fiiliyle, bir okuldan mezun olmayı kastettiğimiz kadar bir işin üzerinden kontrol amaçlı tekrar geçmeyi de ifade ediyoruz.

‘Angehen’, nesneli bir cümlede ise ‘alakadar etmek’, yoksa ‘bir işe karşı koymak’ demektir.

‘Aufgehen’, açılmak demektir ve yürümekle hiç ilgisi yoktur. Buna karşılık ‘ausgehen’ fiili dışarı çıkmak manasına gelebildiği gibi, bir şeyin bittiğini de belirtir. Hatta Avusturya’da bu fiil tam ters bir mânâ ifade eder ve bir şeyin daha mevcut olduğunu anlatır. Hep derim bu Almanca çok garip bir dil diye.

Bu garipliklere bir örnek de ‘umgehen’ fiilidir. ‘Gehen’in başında ki ön hece olan ‘um’ hecesi yine iki farklı mana kazandırıyor. Eğer tonlamayı ‘um’ hecesine yaparsanız, ölmek, eğer ‘gehen’ fiilini tonlarsanız bir engelin kenarından geçmek manaları çıkıyor.

Daha ilginç örnek ‘umfahren’ fiilidir. Burada ‘um’ hecesini tonladığınızda birisini ezip geçmek, ‘fahren’ tonlandığında mevcut engelin kenarından sıyrılıp geçmek manaları çıkıyor. Adamı arabanızla ezip geçmek ya da kenarından sıvışmak tonlamanıza bakıyor anlayacağınız.

Tekrar ‘gehen’ fiiline dönecek olursak, örneğin ‘vergehen’ dediğinizde, bir iş bitmiş de olabilir, bir kanuna veya kurala karşı gelmiş de olabilirsiniz. Bu da cümle içerisindeki kullanış amacıyla anlaşılabiliyor.

Bunların haricinde ‘begehen’, ‘beigehen’, ‘durchgehen’, ‘eingehen’, ‘entgehen’ gibi toplam 28 farklı fiil, 40’tan fazla mana içeriyor Almancada.

Ayaklarıyla yürümeye üşenen Hans kardeşlerimiz, söz konusu dilin kullanımı olunca yürümeden edemiyorlar. Okuldan mezun olurken de, bir işe karşı koyarken de, suç işlerken de, hatta dilinin altında bir gıdayı ezerken bile hep yürüyorlar. Allah bu insanlara herhalde ‘yürü yâ Hans’ demiş olmalı diye düşünüyor insan.