Topluma yön veren psikoloji nedir?

Toplum psikolojisi ile sürü psikolojisi farklı kavramlar olmasına rağmen çoğu kez konuşma dilinde karıştırılabiliyor. Sürü psikolojisinin temelinde, ‘bir koyunun uçurumdan atlamasıyla diğer koyunlarında onu takip edip uçurumdan atlaması’ yaklaşımı olarak ifade edilen bir psikolojidir. Sürü psikolojisinin detayları ve günümüz toplamlarında ne kadar karşılık bulduğu gibi ayrıntıları başka bir yazımıza bırakmayı düşünüyorum. Çünkü sürü psikolojisinde sadece

VAHİT GÖZ 12 Ocak 2021 YAZARLAR

Toplum psikolojisi ile sürü psikolojisi farklı kavramlar olmasına rağmen çoğu kez konuşma dilinde karıştırılabiliyor. Sürü psikolojisinin temelinde, ‘bir koyunun uçurumdan atlamasıyla diğer koyunlarında onu takip edip uçurumdan atlaması’ yaklaşımı olarak ifade edilen bir psikolojidir.

Sürü psikolojisinin detayları ve günümüz toplamlarında ne kadar karşılık bulduğu gibi ayrıntıları başka bir yazımıza bırakmayı düşünüyorum. Çünkü sürü psikolojisinde sadece devlet yönetimlerinin etkisinden ziyade her türlü sivil toplum örgütlerinin, cemaat ve tarikat gibi kompleks yapıların yanında dini sembollerin, mabet ve temsilcilerin ne denli etkili oldukları gibi konular da ele alınmalıdır.

Toplum psikolojisi, devletleri oluşturan bireylerin/halkın oluşturduğu topluluğa ait, o bölgeye yada coğrafyaya özel, yönetim erklerinin veya liderlerinin genel ideolojisine göre şekillenen her türlü duygu, düşünce ve tepkiler bütünüdür. Kısacası, piramidin en tepesindeki bakış ne ise toplumun büyük çoğunluğunu etkileyen ve davranışa dönüştüren bakış da aynıdır.

Toplumu şekillendiren her türlü duygu, düşünce ve refleksler, toplumun yüzyıllar boyunca getirdiği tarihi kodları, stratejileri ve algılarıyla oluşmaktadır.

Dolayısı ile her toplum, kendi dışındaki toplumlara, devletlere, kültür ve inançlara bakışında bu alt yapısı etkilidir. Yani bir topluma düşman, kötü, sinsi bir millet, bize yakın-uzak gibi değerlendirmelerin en temelinde bu tarihi kod ve algılar yatmaktadır.

Toplumsal algıları ve refleksleri en çok etkileyen ve yönlendiren hiç şüphesiz o toplumun lider ve yöneticileridir. Bu etkilenme, gelişmiş toplumlarda az gelişmiş toplumlara nazaran daha azdır. Toplumsal gelişim ivmesini yükseltememiş yada tamamlayamamış toplumlarda lider ve yöneticiler her zaman en etkili sürükleyici, ‘hipnoz edici’ olmuştur.

Bu kadar etkili ve yönlendirici role sahip lider ve yöneticilerin insana, yaşama, dine ve geleceğe bakışı da aynı oranda önemlidir. Neden mi önemli? Çünkü, yönetici yada lider insan sevgisi, doğa ve hayvan sevgisinden yoksun, kendi yetişme çağı ve aile ortamı sağlıksız, ezilmiş ve silik bir karakter içerisinde çocukluk ve gençlik yıllarını geçirmiş ise büyük bir olasılıkla lider yada yönetici gibi insanları yöneten ve yönlendiren bir konuma geldiğinde göstereceği tepkileri tahmin edebilirsiniz.

Bu tür lider ve yöneticiler, makyevelist, narsist, sürekli düşman üreten, septimist (şüpheci), duygusuz, insanı sevmediği için doğa ve hayvana da acımasız, ilgisiz bir yönetim sergilerler. Bu özelliklere sahip liderleri maalesef her dönem görmek mümkün olabiliyor.

Ali Bulaç bu konuya paralel olarak şöyle söyler, ‘…Bazı toplumlar tarihsel, dini ve politik sebeplerle başka toplumlara karşı hasmane duygular taşıyabilir. Ancak genel olarak toplumlar lider kadrolarının, yöneticilerinin etkisinde hareket eder, liderlerinin huy ve ahlakını edinir; nitekim ‘Halk padişahın dinindendir’ denilmiştir.

Toplumların sağlıklı bir psikolojiye sahip olmaları, kendileri dışındaki toplumlara sevgiyle bakabilmeleri için en başta kendi bireylerinin sevgi, hoşgörü ve birlikte yaşama sanatına sahip olarak yetiştirilmelerine bağlıdır. Tarihteki yaşanan olumsuz olaylar da bu gün yaşanan mesafeli davranışlar da toplumların geleceğe direk yön vermemeli. Bu konu da lider ve yöneticilere büyük roller düşmektedir.

Önyargıların ve güvensizliğin bireysellik kadar öne çıktığı bu çağda gerek toplumlar ve gerekse de bu toplumları idare eden, yönlendiren, onlara bakış açısı kazandıran lider ve yöneticilerin daha dikkatli, ilkeli olmaları beklenir. Toplumları, ayrıştırmadan, kutuplaştırmadan, ötekileştirmeden uzak durmaları gerekir.

Devletleri ve toplumları idare eden lider ve yöneticilere günümüzde daha büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. Tarih zalim idarecileri unutmadığı gibi adil, kahraman ve hoşgörülü liderleri de unutmuyor, kaydediyor.

Dünyanın tüm insanlığa yetebileceğini, herkesin adalet ve eşitlik içinde
yaşayabileceğini, sınırların kaldırılıp insanca, kardeşce yaşanabileceğini gösterme zamanı artık geldi diye düşünüyorum…

 Uzman Psikolojik Danışman