Sosyal medya ne kadar sosyal?

Kişinin bakış açısı önemlidir çünkü. Nasıl bir anlam verdiğiyle direkt ilgilidir. Belki de soruya farklı bir yönden yaklaşmalı. Sosyal medyadan kaçabilir miyiz? Henüz bir sosyal medya hesabımız yok ise, böyle bir muhabbet saçma bile gelebilir. Ve bazı dostların sosyal medya oruçlarını anlayamayız. Ancak aktif bir kullanıcı olmasak bile muhatap olduklarımızın böyle platformlar ile yoğurulmuş karakterleri,

SEDAT İLHAN 26 Eylül 2021 BLOG

Kişinin bakış açısı önemlidir çünkü. Nasıl bir anlam verdiğiyle direkt ilgilidir. Belki de soruya farklı bir yönden yaklaşmalı. Sosyal medyadan kaçabilir miyiz?

Henüz bir sosyal medya hesabımız yok ise, böyle bir muhabbet saçma bile gelebilir. Ve bazı dostların sosyal medya oruçlarını anlayamayız. Ancak aktif bir kullanıcı olmasak bile muhatap olduklarımızın böyle platformlar ile yoğurulmuş karakterleri, hadiselere özel bakışları, değerlendirmeleri hayatımızın ret edilemez, görmezden gelinemez realitesidir. Farkındalığımızı artırmamız yapılması gereken şey…

Mesela aile hayatımız. Bir erkek ve kadının bir araya gelerek kurdukları kurumsal birliktelik. Yani aile ise konuştuğumuz, bir kadın veya bir erkek olmamalı nesnemiz. Hayatı paylaşan, kader birliği yapan, birbirlerini tamamlayan ve böylece bir bütün olan, aile olan iki insanı ele almalıyız. Tarafların ayrı birer sosyal medya hesapları olması, bunları birbirlerinden saklamaları düşünülemez, birbirlerinden saklayacakları paylaşımları yapmaları kabul edilemez. Ancak sap ile samanı birbirinden ayırmalı ki yol bulabilelim. Sosyal medya mıdır eşlerin arasına giren, yoksa çatırdayan aile müessesemiz nedeniyle mutluluğu, huzuru, paylaşımı sosyal medyada arar mı olduk?

Veya sosyal medyadaki biz ile gerçek hayatımız arasında ciddi bir uçurum var ise, hangisi biziz? Yıllar önce sağlık ile ilgili paylaşımlar yapılan bir forumu incelerken çok absürt bir soru sormuştum. Cevap verilmeyecek kadar saçma idi ve gelmemesi sürpriz olmadı.

Sosyal medyada yaklaşık 5 yıldır aktifim. Çok şey öğretti bana, bir şey bilmediğimi öğretti mesela. Önceleri dostlara yorumlar yapardım, sanki kavga eden birilerini ayırır gibi. Anlamsız bir dışlama, düşmanlık ama kim olduğu belli olmayan. Onlar kötü, neden? bunlar iyi, iyi olan ne yapar ki? Sonraları kendi hesabımda yazmaya başladım yorumlarımı, kainatın sonsuzluğuna gönderdim. Şimdilerde okuyamıyorum. Bir kelimeye takılıp kalıyorum. Kısır döngü veya iş olsun diye yapılan paylaşımlar. Sanki kelimeler birbirine düşman, didişiyorlar. Bazen Ankara’yı gösterir elimiz ama Konya’ya koştururuz, hissederim.

Belki de benim hezeyanlarımdır bunlar. Veya sürecin verdiği bir afallamadır yaşadığımız. İnsanlar helak oldu diyen öncelikle kendisi helak olmuştur da farkında değildir. Öğreniyoruz işte, başka bir açıklaması olabilir mi?

68 Kuşağını anlatmıştı bir dostum. Özgürlükte sınır tanımamışlar ama eroin, seks, suç batağında bulmuşlar kendilerini. Ancak içlerinden birileri Almanya’nın önünü açmış. Yeşiller partisinin kurucuları bu kuşaktan imiş.

Sosyal medya özgürlüktür. Normal şartlarda sadece 50 kişi ile muhatap oluyoruz belki de. Ve bunları kaybetme lüksümüz yok. Deneyemeyiz yani. Bir dostumuzdan aldığımız kritiğin, eleştirinin, değerlendirmenin ne olduğunu anlayamayız bile. Anlayıp meleke sahibi olmamız bazen yıllar alır çünkü. Birisine kızarız veya severiz. Ancak hayal kırıklığına uğratır bizi, bazı yaptıkları ile. Herkesin farklı güzellikleri, iyilikleri ama farklı zaaflarının da olabileceğini görebiliriz sosyal medyada. İnsan üst kimliğine ulaşma yolu açılabilir önümüze böylece.

Belki özgürlüğü yeniden tanımlamalı, kendimiz için. Özgürlüğün mümkün olmadığını söyleyenler de var, denge kurabilmek ile anlamlı olduğunu söyleyenler de. Her şeye rağmen birilerinin bir şeyler kazanıyor olması beklenir. Bir sürü örnek var, anlamsız, hepimizin yaşadığı, bildiği. Bir kadının erkek ismi ile, bir erkeğin kadın ismi ile hesap açması mesela. Paylaşmanın, engellemenin, beğenmenin çıldırtıcı hafifliği veya. Takipçi kasmanın kısır döngüsü. İnanmadan, çözüm aramadan, laf olsun diye yaptığımız paylaşımlarımız. Ve her halukarda muhatap bulabilmenin patlattığı özgüvenimiz, dünyayı kurtaran adam rolümüz, misyonumuz…

Sosyal medya en az gerçek hayatımız kadar gerçektir. Ya inandığımız gibi yaşarız, ya da yaşadığımız gibi inanmaya başlarız. Hadiselere nasıl bakıyorsak öyle sonuç alırız. Hayrolsun dediğimizde hayır olur, şer mi acaba diye şüphe ediversek elimize geçen şer olur.

Özgürleşiyoruz, umarım sorumluluk alarak, çözüm odaklı. Öğretme! dediğimizde, öğretme moduna geçtiğimizin farkındalığı ile. Hayatın her şeye rağmen birlikte güzel olacağını görerek…