Sosyal medya ile olan ilişkileri tekrar gözden geçirmek

Öncelikle teknoloji ile olan ilişkimizi veya imtihanımızı tekrar sorgulamakta fayda var. Özellikle toplumsal alana çıkınca veya özel alanımızda bile olsa kendimize ve çevremize zarar vermememiz için ve hayatı kolaylaştırabilmek için pek çok araç gerecin kullanım talimatlarına bakıp öğrenmek gerekiyor. Bu vesile ile kurslar düzenleniyor hatta araba vs. gibi imkânları kullanırken mecburen ehliyet icap ediyor. Aslında

DR. MUSTAFA AKDAĞ 24 Şubat 2019 BLOG

Öncelikle teknoloji ile olan ilişkimizi veya imtihanımızı tekrar sorgulamakta fayda var. Özellikle toplumsal alana çıkınca veya özel alanımızda bile olsa kendimize ve çevremize zarar vermememiz için ve hayatı kolaylaştırabilmek için pek çok araç gerecin kullanım talimatlarına bakıp öğrenmek gerekiyor.

Bu vesile ile kurslar düzenleniyor hatta araba vs. gibi imkânları kullanırken mecburen ehliyet icap ediyor. Aslında bütün teknolojik yenilikler için geçerli bu durum özellikle şahsi alanımız ile kamusal kimliğimizin buluşma noktası olan sosyal ağ ve cep telefonu ve internet hizmetleri alanında da lüzumlu gözüküyor.

Zira hatırlatmak gerekir ki bu tür yenilikler çok çabuk bir tarzda hatta ileri seviyede ve daha eğitimli toplumlardan da hızlı bir şekilde hayatımıza girdi ve kullanır olduk.

Bunun toplumun seviyesinin artmasına yardımcı olması ve dünya ile uyum içinde olmada faydası bir yana eğitimini almadan elimize geçtiği ve çabuk benimsediğimiz için handikaplarını da maalesef acı tecrübelerle öğrenir olduk. Başımıza türlü belalar açmaya başladı. Şahsi bilgi ve fotoğraflar farkında olmadan ortalıkta dolaşır oldu.

Örneğin facebook’da paylaştığımız mahrem veya olmayan bilgi ve belgeleri kiminle ne kadar paylaştığımızı yeni yeni keşfetmeye başlayıp kısıtlar olduk (ki ben bugün bile hala yarıdan fazla Facebook kullanıcısının kimlere ne kadar ulaşım izni verdiğini ayarlamadığı ve veya bilmediği kanaatini taşıyorum). Bu noktada oluşan banka hesap bilgilerinin çalınması vs. gibi maddi hasarlar bir yana itibar kaybı ve toplumsal ayıplanma gibi telafisi daha zor manevi hasarlar da ortaya çıktı.

İşte bu açıdan twitter’a ayrı bir yer açmak lazım diye düşünüyorum. Zira bunun altında insanoğluna ait çok özel bir tarafın keşfi yatıyor. Her an ne yaptığımızı paylaşmak ne büyük özgürlük filan diyoruz ya.

İşin aslı tam öyle değil. Zira insanoğlu zaman-mekân ve hal denilen bir gerçekliğin kaydı altında. Bunu tasavvufçular insan “Ibn’ül- Vakt” yani “Zamanın çocuğu”dur diyerek tanımlamışlar. Peki, nedir zaman ve mekânla kayıtlı ve sınırlı olmak ve hal ehli olmak?

Biz aslında insan olarak karmaşık bir yapıda yaratılmış varlıklarız. Tarifimizi yapmak da zor keşfini yapmak da. Birçok zıtlığı içimizde barındırıyoruz. İyilik ve kötülüğe müsait yönlerimiz de var hayvandan aşağı veya melekten de yukarı çıkmaya kabiliyetimizde var.

Bu durumun belirleyici unsuru ise bizi kayıt altında tutan zaman ve mekâna karşı gösterdiğimiz irade. Bu durumun hakkımızda oluşturduğu örgü ise kader inancı ile formüle edilmiş.

Yüce yaratıcı kendisi zamandan ve mekândan münezzeh olduğu için biz fani kulları bu iki unsur ile kayıtlı kılıp değişik keşif alanları ve hal değişiklikleri sunarak hem kendini bize tanıttırmak istemiş ve hem de hayatı daha yaşanır, renkli ve eğlenceli kılmış. Tabi ki temel akıl, şehvet, gazap ve vicdan kabiliyetlerimizi bizim için bir nevi malzeme ve araç olarak vererek cüzi irademizi kullanma izni vermiş ve böylece adil bir Tanrı olduğunu göstermiştir.

İşte bu açıdan insanoğlu zaman ve mekân ile kayıtlı bu kabiliyetlerinden yola çıkarak değişik haller yaşayabilen bir varlıktır. Bu durumu eskiler “Eşref saati” veya “Eşek saati” diye de adlandırmışlar. Bu şu manaya gelir: İnsanın her hali bir olmaz.

Aslında burçlar felekler vs. görünmeyen âlemleri de düşünürsek bu kâinat bütünü içindeki yerimizin farkına da varmış oluruz. Örneğin gökyüzü nasıl daralıyor, kararıyor sonrasında rahmet yağıyorsa, insan da bazı hallerde ruh durumu itibari ile daralmalar yaşayıp kabz hali yaşadığı sıkıldığı anlar oluyor. Manasını anlayamadığı bu hal bir müddet sonra da geçiyor.

Zeval-i elem lezzet, zeval-i lezzet elemdir döngüsü içinde hayat tekdüzelikten çıkmış oluyor. Bazen bu daralma etrafına aksedip etrafındakilere de kırıcı olabiliyor, sonra da iyi bir hal gelip neşe hâkim oluyor ve dostluğuna muhabbetine doyum olmuyor. İşte bu her iki halde insan olmanın bir gerçekliği ve insan bu durumu yönetebildiği ölçüde iyi veya kötü, erdemli veya sefil olmuş oluyor.

Bu durumu bilen eski insanlar dostlarının bazen çekilmez hallerine sabır gösterip onun halinin geçiciliğini hep göz önünde tuttukları için birbirlerinin bir anlık hallerine bakıp hemen hüküm vermezlermiş.

Hatta tasavvufta kazanılan dereceler değişken hallerin sabit seviyeye çıkıp kalıcı olduğu durumlarda makam olarak adlandırılır ki bu makamlara ulaşmak her babayiğidin harcı değildir. Ancak zaman ve mekânın bu baskın gücüne karşı iradesini sürekli kontrol altında tutabilenler buralar ulaşıp oralarda kalıcı olabilirler.  Bu durum insanoğlu varlığını devam ettirdiği müddetçe devam edecek.

İşte twitter’a bir de bu açıdan bakmak gerekir. Hele hele toplumun önündeki aydınlar, önder adını verdiğimiz insanlar hal itibari ile nasıl olduklarını tam farkına varmadan bu twitter’ın kolaylığını kullanırlar ve duygu ve düşüncelerini paylaşmaya kalkarlarsa sonradan üzülecekleri sonuçlar ortaya çıkıveriyor. Nasıl ki bir makale kaleme alıp onu ertesi gün tekrar okuyunca düzeltecek pek çok yerini buluyoruz, öyle de sözlerimiz anlık olarak iletilmeden üzerinde düşünmemiz gerekir.

Zira söz öyle bir hazinedir ve tesirlidir ki kimi zaman savaşı keser, kimi zaman da başın kesilmesine sebep olur. Hem atalar dememişler mi: “söz senin ağzından çıkmadan senin kölen, çıkınca da sen onun kölesisin.” Çıktıktan sonra inkâra kalkışsan olmaz.

Her an kayıt altında. Tevile kalkışınca daha da batma durumu var. Özür dilemek en akıllıca ama insanlar ne kadar birbirini affedebiliyor sorusu ise en zor olanı.

Tabi bir de istisnai durumlar vardır ki, erdemli ve belirli makamlara ulaşmış insanların sözleri belirli bir süzgeçten geçtiği için her zaman seviyelidir ve onun kayıt altında tutulması da faydalıdır. Fakat yine de insan olmamız hasebi ile hata ve eksikten münezzeh değildir. Zira kusursuz olan Allah’tır.