Siyaset veya politika, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıdır. Bu sanatın iki tarafı vardır bir atarafta bu sanata talip olan siyasetçiler diğer tarafda bu siyasetçileri belirleyen yani seçen seçmenler vardır. Devlet millet için var olduğu gibi siyasetçilerde millet için yani seçmen için vardır. Siyasetçiler seçmene hizmet etmekle yükümlüdür, onların huzuru ve refahı için çalışmalıdır yani
Siyaset veya politika, devlet işlerini düzenleme ve yürütme sanatıdır. Bu sanatın iki tarafı vardır bir atarafta bu sanata talip olan siyasetçiler diğer tarafda bu siyasetçileri belirleyen yani seçen seçmenler vardır.
Devlet millet için var olduğu gibi siyasetçilerde millet için yani seçmen için vardır. Siyasetçiler seçmene hizmet etmekle yükümlüdür, onların huzuru ve refahı için çalışmalıdır yani seçmen seçilenlerin patronudur.
Siyâset, belli bir toplumda çatışma halinde olan düşüncelerin uzlaştırılması faaliyetidir. Bu uzlaştırma faaliyeti ise yönetim erkinin elde bulunması ile gerçekleşir.
Siyâset tarihine bakıldığında insanın ortaya çıkışı ile birlikte siyaset; yönetim sanatı da sahnede yerini almış ve binlerce yıl yöneten ve yönetilen arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi ile yönetsel gücün elde tutulması davranışlarına yön vermiştir.
Siyasetçiler yani milletin veklilleri bütün çalışmalarını insan eksenli oluşturmalıdır. Demokrasinin bütün kurum ve kuruluşlarda tesis edilmesi, herkes için uygulanır hale gelmesi, herkesin istifade edebilmesi ve ülkede yaşayan herkesin her hak ve ihtiyacını gözetmesi için çalışmalıdır.
Siyasetçiler, milletin birlik ve beraberlik içinde önyargısız, barış ve huzur içinde yaşamasını da sağlayabilir veya halkların çatışmasınada yol açabilirler.
Bu nedenle söylemleri ve davranışları çok önemlidir. Millet siyesetçilerin söylemlerine ve davranışlarına göre davranışlarını, yaşam tarzlarını, işlerini kısacası geleceklerini belirlerler. Bir ülkedeki gelişmelerin veya gerilemelerin, ülkenin iyiye veya kötüye gitmesinde siyasetçilerin büyük etkisi vardır ve hatta müsebbibleri denebilir.
Tabiki siyasetçilerin medya ile çok sıkı ilişkileri vardır. Bazen medya siyasetçileri bazen de siyasetçiler medyayı yönlendirir. İkiside yerine göre kabul edilebilir ama ikisininde ölçüsü halkın ve ülkenin yararını düşündükleri, demokrasiye ve hukuka uygun hareket ettikleri sürece…
Gelişmiş ülkelerde siyasetçilerin demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne uygun hareket ettikleri gözlemleniyor diğer bir ifade ile siyasi ahlaka uygun görevlerini yapıyorlar.
Görevlerini yapamadıkları zaman , ihmal veya suistimal ettiklerinde, makamlarını kötüye kullandıklarında erdemli hareket ederek görevlerinden istifade ettikleri sıkça yaşanmaktadır. Millete bedel ödetmekten ziyade kendileri bedel ödemeyi tercih ediyorlar. Erdemli davranıyorlar.
Geri kalmış ülkelerde ise siyasetçilerin seçildikten sonra seçmeni ve onun çıkarlarını unuttukları veya gözardı ettikleri görülüyor. Direk veya dolaylı Diktatörlüğe hizmet ettikleri görülüyor.
Tabiki böyle bir ülkede demokrasi gelişemiyor, hukuk boy gösteremiyor, Hukuk halka değil haksızlara hizmet ediyor. Haklıların hukuku değil güçlülerin hukuku haline geliyor.
Tabiki bu iki durumda da seçmenin katkısı var. Seçmen seçtiği siyasetçinin doğru yaptığında yanında durduğu veya durması gerektiği gibi haksızlık ve hukusuzluk yoluna girdiği zamanda karşısında durabilmeli, hakkı ve doğruyu söyleyebilmeli, görevini doğru yapmayan siyasetçinin görevine son verebilmeli.
Gelecek endişesiyle geleceği adına doğru zamanda doğru olanı yapamazsa haksızlıklara ve hukusuzluklara diğer bir ifade ile zulme hazır olmalıdır. Siz nerede duruyorsunuz, ülkeniz hangi yolda ilerliyor….