Sessiz çığlık

O, yine durgun ve manalı bakışlarıyla pencerenin kenarına oturdu. Düşüncelere daldı. “Bugün hava çok güzel. Yürüyüşe çıkalım mı?” dedim. “Baharın kokusunu içimize çeker kışa da veda etmiş oluruz.” Mahur gözlüm. Sakince yerinden doğruldu. Dışarı çıkıp ormanın derinliklerine doğru yürümeye başladık. Kar, hala bize beyaz bir şölen sunuyordu. Karın yer yer erimesiyle ıslaklaşan toprak ayaklarımıza yapışıyordu.

PANORAMA - NEWS 14 Mart 2021 BLOG

O, yine durgun ve manalı bakışlarıyla pencerenin kenarına oturdu. Düşüncelere daldı. “Bugün hava çok güzel. Yürüyüşe çıkalım mı?” dedim. “Baharın kokusunu içimize çeker kışa da veda etmiş oluruz.” Mahur gözlüm.

Sakince yerinden doğruldu. Dışarı çıkıp ormanın derinliklerine doğru yürümeye başladık. Kar, hala bize beyaz bir şölen sunuyordu. Karın yer yer erimesiyle ıslaklaşan toprak ayaklarımıza yapışıyordu. Biraz ilerde kardelen çiçeklerini gördük. Gözleri parladı. Büyük bir heyecanla onlara doğru ilerledi. Çocuksu bir nazlılıkla “Kardelenler!” dedi. “Kardelenlerin hikayesini biliyor musun? Hep güneşe olan aşklarıyla bilinirler. Oysa kardelenlerin hikayesi aşk değildir” dedi.

Onu bu kadar heyecanlandıran yüzünde küçükte olsa bir tebessüm olmasını sağlayan kardelenlere gıpta ettim doğrusu. “Karın bu beyazlığı, gerçekten bir masumiyet timsali midir? Yoksa toprakananın içinde bulundugu esaret midir ? Bunun cevabını belkide en iyi kardelenler bilir” dedi.

Biraz önce bütün masumluğuyla karşımda duran beyazlık manalı bakışlarımın esiri olmuştu. “Onların hikayesini senden dinlemeyi çok isterim” dedim gülümseyerek.

Kardelenlere doğru eğildi. Elleriyle nazikçe dallarını okşadı. Sonra da bana dönüp hikayeyi anlatmaya başladı. “Her tohum vakti geldiğinde parçalanıp yok olmaya, çürümeye; her filiz ise yokluk içinde var olmaya adamışlardır kendilerini. Tohumların yokluğa giden bu yolculugu filizlerin oluşmasıyla yerini tatlı bir mutluluğa bırakır. Yaşanılan bu yokluk ve varlık, dünya üzerindeki en güzel tezatlık örneğidir belkide. İşte toprakananın bağrında filizlenmeyi bekleyen tohumlardan birisi de kardelen çiceğidir.

Kardelenler; narin, kırılgan, zarif çiceklerdir. Ancak karlar ülkesine başkaldıracak kadar da cesurdurlar. Karların arasında korkusuzca göğe yükselirler. Kardelenler güneşe değil, güneş kardelenlerin cesaretine aşıktır.” dedi. Anlatırken içini heyecan kaplıyor. Birden nefes almakta zorlanıyordu. Dilinden dökülen her cümle, acı hatıralarını da bir film şeridi gibi gözlerinin önüne getiriyordu. Elini kalbine götürdü. “Yeter bu kadar eve gidelim” dedi.

Eve geçtiğimizde eline mavi boncuklardan yapılmış kuş motifli yadigarını aldı. Geçmişten ona kalan tek hatırasıydı. Yine köşesine geçti. “Hiç iyileşmecek mi içindeki bu yara? Bu sessizliğin hiç bitmecek mi? ” dedim. Gülümsedi. Avucunu açtı. Kuşu gösterip “Birgün hatırlat. Sana mavi kuşun hikayesini de anlatayım” dedi. Pencereye doğruldu ve yine uzaklara daldı. “Gözleri uzaklara dalan birinin yakınlarda olmayan bir hikayesi vardır.“ der B.Marley.

Belliki geçmişte kalan yarası geçmeyen kardelenlerle bağdaştırdığı bir hikayesi vardı onun da. Anlatamıyor, derdini haykıramıyordu. Sessiz çığlıklarla içten içe yaşıyordu.

İşte dünya hayatı karlar ülkesine benzer. Kışın beyazlığı gibi dünyanın da büyüleyici atmosferinde kaybederiz kendimizi. Bizi dünyaya bağlayan esirleşmiş bedenlerimizin farkında bile olmayız. Ama kadınlar bu esaretin farkında olan kardelenlerdir. Narin, kırılgan ancak bir o kadar da dünyanın esaretine başkaldıracak cesarete sahiptirler. Adalet için çarpan yorgun kalpleriyle dünya hayatının depdebesine, bütün haksızlıklara, çaresizliklere, adaletsizliklere rağmen güçlü olmaya devam ederler.

Nazan Bekiroğlu‘nun “En zelil köleleri hükümdar kılan, tutsakları en derin aydınlıkta hür, hür olanı en koyu karanlıkta tutsak kılan,hükümsüzü birden bire hükümlüye çeviren ,hükümlüyü birden hükümsüz eden. Geçer akçeleri geçmeze, geçmez akçeleri geçere dönüştüren saklı ve gizli el ama güçsüz, çünkü daima ödeyen ve ödenen bedel.”

Duy Beni şiiri ile dünya üzerinde kadınların ne kadar büyük bir güce sahip olduğunu ancak ne kadar da çok bedel ödediklerini ifade eder. Dünya kadınları bu kadar çok bedel ödemeye sürüklememeli. Sessiz çığlıklara terk etmemeli. Hatta kadın gibi olmalı dünya. Baharı bekleyen kardelenlere sevgilerle…

Serra Sultan