Sergüzeşt-i Hayatım

Size kendinizi sevmemeniz, beğenmemeniz gerektiğini söyleyen bir insanın, kendisinin bunu yapabildiğini düşünüyor musunuz ? Veya bu insana ters bir ifade söylesek, “ sen de kimsin?“ desek mesela nasıl bir cevap almayı umarız? Kimseyi imtihan etmek haddimiz değildir, böyle bir soru soramayız ve hüküm vermenin de niyet okumanın da kimseye bir faydası yok. Sadece söylemek istediğim

SEDAT İLHAN 15 Eylül 2019 BLOG

Size kendinizi sevmemeniz, beğenmemeniz gerektiğini söyleyen bir insanın, kendisinin bunu yapabildiğini düşünüyor musunuz ? Veya bu insana ters bir ifade söylesek, “ sen de kimsin?“ desek mesela nasıl bir cevap almayı umarız?

Kimseyi imtihan etmek haddimiz değildir, böyle bir soru soramayız ve hüküm vermenin de niyet okumanın da kimseye bir faydası yok. Sadece söylemek istediğim şey, insanın kendisi hakkında söylediklerinin bir anlamı olamayabileceği, gerçeği yansıtamayabileceğidir. Aksi halde herkes kalbini en iyi deterjan (!) ile yıkayarak tertemiz hale getirebilirdi.

Bana sorarsanız, ben kendimi severim ama beğenmem. Severim çünkü insanlardan bir insanım, sonsuzluk ile ölçülebilecek kabiliyetlerim var. Beğenmem çünkü kabiliyetlerimi tamamen kullanamıyorum, bir sürü hata yapmaktayım ve beğendiğimde kendimi geliştirme yolunu kapatmış olabilirim.

Biraz hayatımdan bahsetmek istiyorum ama sanırım hatalarımı yazmamı beklemezsiniz ve okumak da istemezsiniz. Zaten insan kendisini garantiye almadan, affedileceğine inanmadan hatalarını söylemek istemez, teslim olmaz, iç dünyasına misafir etmez kimseyi.

İlkokul yıllarımda olmalı, arkadaşlarıma söylediğim herhangi bir şeyi bana karşı kullanmalarından çok rahatsızdım. Ortaokul yıllarımda sevilmediğim yerde olmak istemem demiş, dağ başında bir evim olsun istemiştim. Üniversite yıllarımda susmak istemiş ve bununla ilgili bir dörtlük yazmıştım ve hala çok konuştuğumu düşünmekteyim.

Bir aralar insanları çok eleştirdiğimi düşünmüştüm ve bu beni çok rahatsız etmişti. Bir psikologa gittim. “ Çaresiz iseniz, çare sizsiniz “ idi sloganları, zaten çare de bende idi.

Mükemmeliyetçi bir kişiliğim olduğundan sanırım bir tane tamamlanmış bir projem olmadı. Haklı olduğuma inandığımda insanları kırardım. Bu konuda çok acımasız davrandığımı düşünmekteyim.

Ve bu bana bir şey kazandırmadı. Direkt satış sistemleri ile ilgilendim. Kendimle yüzleştim. İnsanı tanımak ile ilgili çok güzel bir deneyimdi. “Marifet iltifata tabidir“ sözünü ilk kez o zaman duydum, dikkatimi çekti. Kendi işimi yapmayı denedim. Başarısız oldum. Bu sıkıntılı dönemimde biraz tefekkür etmek nasip oldu.

Bir gün cuma namazında belki de hutbe dinlerken, etrafımdaki insanlara bakarak bu insanı Allah benden daha fazla seviyor olabilir mi diye sorgulamıştım. Yine bir gün seyahat dönüşü otogarda bir süre beklerken, oradaki insanların hepsinin de insanlık için iyi bir şeyler yaptığına inandığını tefekkür etmiştim. Bunlar farkındalık için güzeldi.

Hayatım boyunca 2017 yılına kadar düşünmek istemediğim için sürekli macera filmleri seyrettim. 2017 yılında çıktığım bir yurtdışı seyahatinde ciddi bir strese girdim. Nedenleri çok fazla idi. Yemek alışkanlığı, otelin kasveti, kararsızlık, hava değişimi… Boğazımdan yemek, su geçmiyordu, nefesim daralıyordu. 5 m² otel odasında tur atıyordum. O gün her şeyi sorguladım. Allah’ın varlığını, aile hayatımı, iş hayatımı, arkadaşlarımı, düşüncelerimi, her şeyimi…

Hâlâ sorgulamaktayım, sorularıma cevap ararım, bazılarını buldum ama içselleştirmem gerekli, deneyimlemem, farkındalığımı artırmam gerekli.

Herkesi dost bilmeye çalışırım, ama dost olabiliyor muyum, sorarsanız bunu bir dosttan öğrenmeli derim. Dostlar ile tefekkür etmek isterim. Aslında her ne kadar farklı şeyler söylüyor, başka yerlere, başka açılardan bakıyor gibi olsak da öncelikli sorularımız aynı olmalı. Tefekkür edebilmemizin, sorgulayabilmemizin, deneyimlebilmemizin önündeki engel, tabii ki nefsimiz…