Sanık ayağa kalk!

Yıllar önce ismini ilk defa duydum. Dostluğundan çok, bana düşmanlığı olur diyerek yıllarca direndim kendisine. Sonunda ihtiyaç olduğunu görerek atladım ben de bu dünyaya. Tahmin etmişsinizidir sosyal medyadan bahsettiğimi. ‘Ne feyz book’u kardeşim? Benim feyiz aldığım kitap Kur’andır. O da bana yeter’ diyerek ayak dirediğim bu sihirli dünya, çekti beni de içine. Oysa daha işin

SAİD GÜL 20 Kasım 2017 BLOG

Yıllar önce ismini ilk defa duydum. Dostluğundan çok, bana düşmanlığı olur diyerek yıllarca direndim kendisine.

Sonunda ihtiyaç olduğunu görerek atladım ben de bu dünyaya. Tahmin etmişsinizidir sosyal medyadan bahsettiğimi. ‘Ne feyz book’u kardeşim? Benim feyiz aldığım kitap Kur’andır. O da bana yeter’ diyerek ayak dirediğim bu sihirli dünya, çekti beni de içine.

Oysa daha işin başındayken, bu dünyaya girmeden önce, her ‘user’e bir kullanma kılavuzu verilmesi gerektiği kanaatine vardım.

Çünkü o garip ‘user’ler bazen farkına varmıyorlar, o dünyada geçirdikleri zamanın. Ömür su gibi akıp geçiyor ve insan geriye dönüp baktığında bir arpa boyu yol kat’etmediğini fark ediyor.

Bir dostum ‘5 yıldır buradayım. Hâlâ ne için burada olduğumu bilmiyorum. Burada harcadığım zamanda kitap okusaydım, masterimi bitirmiştim’ diye postalamıştı. Çok manidar değil mi? İnsan, hele hele mü’min, nerede niçin durduğunu bilmeli ve bu duruşunu her yerde korumalıydı bence. Heyhat.

Bir de çağımızın mevcut hastalıklarına bu ortamda dolaştıkça yeni yeni hastalıklar ilave oldu. Örneğin, postaladığı bir şeye like göndermediği için dostlarına sırt çevirip, onları listesinden çıkaranları mı ararsınız, attığı her paylaşım beğeni rekoru kırsın diyen ‘like manyakları’ mı ararsınız?

Yoksa temsil ettiği konumu anlattığı için dost düşman herkesin sözünü sayfasına taşıyanları mı? Freud’un, Marx’ın ve daha kimlerin sözleriyle konumunu güçlendirdiğini düşünen zavallılara ne dersiniz? Mutlaka karşılaşmışsınızdır kendilerine koltuk değneği arayan böyleleriyle.

İşin en üzücü yanı ne biliyor musunuz? Siyasi cendereye takılıp, mezkur konumunu güçlendirmek için olur olmaz her sözü birilerine isnat ederek yayınlamak. Bence en tehlikelisi bu dostlar.

Cenab-ı Allah kitabında ‘Habibim’ dediği zât için bile ‘O bizim adımıza söz isnat etmiş olsaydı, elimizle yakalar ve şahdamarını keserdik’ ikazında bulunurken…

Daha dünyadayken cennetle müjdelenen Zübeyr b. Avvam’a bir gün oğlunun ‘Baba, sen yıllardır O’nun (s.a.v.) dizinin dibinden ayrılmadığın halde, neden hiç hadis rivayet etmedin? sorusuna:

‘Oğlum, hadis rivayet ederken bir harfini veya harekesini atlarım da, o söz O’nun (s.a.v.) sözü olmaktan çıkar ve böylece O’na (s.a.v) söz isnad etmiş olarak cehennemdeki yerimi hazırlarım’ diye tir tir titrerken…

O benim ‘caaanım Facebook user’lerime ne oluyor ki, olur olmaz her uydurdukları sözün altına Allah Rasulü’nün, hulafa-i raşidin’in, eimme-i müctehidin’in ve sair evliyanın, hatta Mehmet Akif’lerin, Necip Fazıl’ların imzasını atabiliyorlar? Cehennem’deki yerlerinden hiç korkmuyorlar mı?

Facebook’un mahkumları, bu sosyal medyanın kısaltılışı olan F’nin bizim bir nevi F tipi cezaevindeki mahkumiyetimizi anlatmıyor mu?

O cezaevinden mahkeme günü çıkarıldığımız hâkim huzurunda, sırf bu söz isnad etmemizden dolayı sanık sandalyesine oturtulduğumuzu bir düşünsek! Davacılar, kendisine söz isnad ettiğimiz yukarıdaki eşhas.

Onların da büyüklükleri ölçüsünde karşımızı da dizilmiş, bize manidar bakışlarla baktıklarını bir düşünün! Hâkim olan Allah’ın, sağında ve solunda oturan melekleriyle istişare ederek bize en ağır cezayı vereceğini düşünün! ‘Sanık, ayağa kalk! dendiğinde, sosyal medyada işlediğimiz bu cürümün yüzümüze haykırılacağını bir düşünün! Biz de kendi şahitlerimiz olarak, postaladığımız bu sözlere like gönderen ‘post dostlarımızı’ çağıralım.

Ne hükümleri olacaksa artık? Hatta o kızdığımız ve likelemedikleri için gücendiğimiz ve listemizden kovduğumuz dostlarımızın da şefaatlerine sığınalım. Kitabımızın yerine ‘face kitabını’ idame ettirdiğimiz için, bu sosyal ortamda her şeyi kitabımıza uydururken, işin kitabullaha uygun olduğunu düşünmediğimiz için, kalemimiz kırılmadan önce defterimizin ne taraftan geleceğini düşünün!

Düşünün! İyisi mi o mahkemeye çıkmadan, henüz bu sosyal medyada sörf ederken, birilerinin sözlerini likelerken düşünün! ‘Sanık, ayağa kalk’ denmeden önce düşünün! Hep birlikte düşünelim ve bir kere daha tevbe edelim bence.