Özgür müyüz?

Her tanım doğrudur kendisince ama bir yönünü, kişiye bakan yönünü anlatır sadece. Veya o anda neye ihtiyacımız var ise onu dillendiriyor olabiliriz. 68 kuşağından bir dost ile konuşurken laf lafı açtı, özgürlüğün tanımına geliverdi ortam. O anda aklıma geleni söyledim. Basit bir tanım aslında. Özgürlük dengeyi aramaktır. Kainatta çok hassas dengelerin olduğu söylenir. Her şeyin

SEDAT İLHAN 14 Kasım 2021 BLOG

Her tanım doğrudur kendisince ama bir yönünü, kişiye bakan yönünü anlatır sadece. Veya o anda neye ihtiyacımız var ise onu dillendiriyor olabiliriz. 68 kuşağından bir dost ile konuşurken laf lafı açtı, özgürlüğün tanımına geliverdi ortam. O anda aklıma geleni söyledim. Basit bir tanım aslında. Özgürlük dengeyi aramaktır.

Kainatta çok hassas dengelerin olduğu söylenir. Her şeyin birbirini etkilediği ve herhangi bir şeyin farklı olmasının her şeyi değiştirebileceği anlatılır. Özgürlüğünün sınırını, diğerlerinin özgürlük alanlarının bitimi ile tanımlayan anlayışın dayanağı, aradığı, dile getirmeye çalıştığı şey işte bu denge olmalı. Aksi halde böyle bir tanımın anlamı yoktur. Çünkü diğerlerinin özgürlük sınırının nerede biteceği bizim toleransımıza bağlıdır.

Bunun en güzel örneklerinden birisi ebru teknesinde yaşanır. İlk atılan boya yayıldıkça yayılır, kabiliyetince, ortam müsaade ettiğince. Çünkü başka boya yoktur henüz. Ama diğerleri atılmaya başlandığında ilk atılan boyanın kapladığı alan küçülmeye başlar. Her atılan boya kendisine yer açar. Kağıda alındığında bütün boyalar görünür, hepsinin yeri vardır, gayet uyum içinde. Böyle harika bir sonuca ulaşabilmemizdeki en büyük etken, ölçülebilen, öngörülebilen, kabullenilebilen kriterler olmalı.

İnsan hayatında böyle bir dengenin kurulabilmesi ebru teknesindeki kadar kolay olmuyor. Çünkü insanlığı tanımlayabilmek kısmen mümkün olmasına rağmen bunu her insanın bizzat kendisinin yaşayarak öğrenmesi gerekli. Ve bu öğrenme yolculuğuna ancak kişinin kendisi karar verebilir.

Bir bebeğimiz olduğunda ailemiz bir başka formata geçer. Hayatı paylaşma daha bir anlam kazanır. Çocuğumuz mu bize öğretmen olur yoksa biz mi ona öğretiriz, bilinmez. Genelde tüm yaşanmışlıklarımızın kaynağını çocukluğumuzda ararız, tüm zaaflarımız, ezikliğimiz, hıncımız, kinimiz, sevemememiz ebeveynimizden bize hediyedir, deriz. Yanılırız. Çünkü bu tezimiz doğru olsa idi, sadece ya kötü, ya da iyi olması gerekirdi. Oysa insanda veya insanlık tarihinde sürekli iyi ile kötünün mücadelesi sürmektedir.

Karakterimizin şekillenmesinde iki tane temel kriter olduğu belirtilir. Doğuştan gelen özelliklerimiz ve aile faktörü. Bunlar kesinlikle çok önemlidir. Yapılan bir sürü araştırmada etkileri açıkça görülmüştür. Ancak başka şeyler de olmalı. Her şeyi açıklamak için bu kadarlık bir tez yeterli gelmiyor çünkü. İnsanı tanımlayamadığımız veya tanımladığımız kadarıyla kabullenemediğimiz sürece karakterinin gelişimini net bir şekilde formülize edebilmek mümkün olamaz.

İnsanın muhatabı Allah’tır. Allah insanı muhatap almaktadır. Yani insan özgürdür, farkında olsun veya olmasın sonsuzluğu arar. Bir grubun, bilenlerin, imkan sahiplerinin, sesi yüksek çıkanların diğerleri hakkında doğru veya yanlış, iyi veya kötü, direkt veya endirekt yaptıkları her türlü yardımlar, bilgilendirmeler, kararlar ters tepebilir.

Alçakgönüllü olarak görülen davranışlarımızın kaynağı dev gibi enaniyetimiz bile olabilir. Sade yaşamayı isteriz ama bulamadığımızdan. Veya daha erdemli desinler diye. İçimiz ağlarken fıkra anlatıp güldürebiliriz dostlarımızı. Sevincimizi saklarız, bir şeylerden dolayı, kendimizce. Bize yapılan bir yanlışın veya bizce yanlış olduğuna hükmettiğimiz bir davranışın mutlaka karşılığını verme eğilimimiz, isteğimiz vardır.

Her ne yapıyorsak aslında masumanedir. Mutluluğu isteriz, herkes için. Hiçbir kimse ne kendisinin ne de diğerlerinin kötü bir şey yaşamasını istemez. Direkt istemez yani. İsterse de diğerleştirerek ister, vahşice. Çünkü onlar hak etmiyordur, yaşamayı bile. Aldığı nefes, içtiği su dünyayı kirletiyordur, inanır. Bu bir sonuçtur ama, hissettirilen ezilmişliğin, eksikliğin intikamıdır bir anlamda.

Çok karanlık bir tablo çizdim sanki. Ben de bu paradoksları yaşıyor muyum veya dostlarım, diye sordum kendime. Yok, dedim hayır, tanımıyorum böyle birisini, bilmek de anlamsız zaten. Bazen gelip gitse de kötü duygularım, kimseye küskünlüğüm bile yok benim. Affedememek insanın kendisine verdiği cezadır, affetmek muhatabına, biliriz.

Özgür insan, hata yapabilir ama doğruları da öğrenebilir böylece. Aldığı kararların sahibidir, azimle sarılır, tabulardan uzak. Özgür olabilmek diğerlerini özgür bırakmakla mümkün olabilir, bir anlamda sonsuzluğa ermekle. Ve bu kişinin kendi kararıdır.

Özgürleşememiş bireylerin diğerlerini özgürleştirme gayreti ile neden oldukları kaosun bir parçası olmamak için insanları özgür bırakmalı. Belki de böylece o aranan denge kısa sürede kendiliğinden kuruluverir.

ÖNE ÇIKANLAR