Osmanlı rüzgarı!

Ekranlarımızda bir ‘Osmanlı rüzgarı’dır aldı başını gidiyor. Düne kadar Osmanlı’ya sahip çıkmak ‘gericilik’ olarak vasıflandırılırdı. Oysa bugün Osmanlı’ya sahip çıkmamak ‘vatan hainliği’ ile eşit tutulur oldu. Hangi kanalı açsanız Osmanlı dönemine ait diziler bulmak mümkün. Elbette dizi, film ve romanlardan tarih öğrenilmez, ama en azından ilgi duyanların, işlenen konuların tarihi altyapısını araştırdığı da bir gerçek.

ASBURCE DEMİRCİ 15 Aralık 2022 BLOG

Ekranlarımızda bir ‘Osmanlı rüzgarı’dır aldı başını gidiyor. Düne kadar Osmanlı’ya sahip çıkmak ‘gericilik’ olarak vasıflandırılırdı. Oysa bugün Osmanlı’ya sahip çıkmamak ‘vatan hainliği’ ile eşit tutulur oldu.

Hangi kanalı açsanız Osmanlı dönemine ait diziler bulmak mümkün. Elbette dizi, film ve romanlardan tarih öğrenilmez, ama en azından ilgi duyanların, işlenen konuların tarihi altyapısını araştırdığı da bir gerçek. Fakat buna rağmen toplumun büyük çoğunluğu verilen bilgileri doğru olarak algılıyor ve doğruları araştırmıyor ne yazık ki.

Batılılaşma özentisinin kurbanı olduğumuz son 250 senemize bakılırsa, hayat tarzımızı değiştirenlerle öze dönüşü savunanlar arasında bir mücadeleye şahit oluruz. Oysa bu mücadelede kültürel dejenerasyon hep ağır bastı ve yetişen nesiller ekseriyetle Avrupaî bir tarzda yetiştirildi.

Klasik mûsikîmizin dâhî isimlerinden ve bugünlerde 238. doğum gününü kutladığımız Hammâmîzade İsmâil Dede Efendi, müzik dünyasında bu dejenerasyona en çok direnen isimlerdendi. 1840’ların başında Avrupa’dan getirtilen opera sanatçıları ve Batı müziği enstrümanlarıyla birlikte orkestra ve bando kurulmuş, yüzyılların geleneği olan kendi mûsikîmiz ikinci plana düşürülmüştü. Dede Efendi, klasik mûsikîden kopuşu ve Batı’ya özenti duyularak opera türü müziğe rağbetin artışını görerek, talebesi Dellalzâde İsmâil Efendi‘ye ‘İsmâil, bu oyunun tadı kaçtı?’ diyerek özden kopuşu ve kültürel dejenerasyonu anlatmış ve İstanbul’u terkedip Hicaz’a gitmişti.

Tadı kaçan bu oyunun rövanşını almak için ikinci oyunun başlama düdüğünü sözüm ona ‘Neo-Osmanlıcılar’ çoktan çaldı. Çaldı ama, ben buradan Osmanlı’yı yeniden ihyâ edip dünya hakimiyetini (!) kurmanın hayallerini güdenlere soruyorum. Soruyorum, çünkü bu maçla birlikte Batılılıaşma yenilgimizi ikinci oyunla egale edip tur atlamak için çıkılan sahada yaşananlar tam ibretlik.

Osmanlı armasındaki 30 sembolün ne ifade ettiğini bilmeden onu her yere nakşeden, 1299 yılında kurulan Devlet-i Âliyye-i Osmanîyye’ye ne hikmetse tişörtlerine ‘since 1453’ bastırarak sahip çıkan, Osmanlı’nın sultanlarının isimlerini dahi sayamayan, tuğralarını süs eşyası olarak gerdanlık yapanlara sözüm. Ve nitekim Selatin camilerin girişlerinin üzerinde yazan hat örneklerini okumaktan acizlere sesleniyorum.

Osmanlı’yı yeniden canlandırıp 250 senedir devam eden ezikliğimizi kim bertaraf edecek?

Fatih’in tuğrasını bana ‘Burada Besmele yazıyor’ diye satmaya kalkan esnaf mı?

İftar vakti, Osmanlı armağanı Sultanahmet Camii’nin gölgesinde iftarını belaltı kelimeler eşliğinde açarak orada medfun ecdâdın ve benim yüzümü kızartan insanlar mı?

Yoksa ‘Osmanlı’ya sahip çıkıyorum’ diyerek Milli Eğitim müfredâtına ‘Osmanlıca’ (!) dersi yerleştirip, gelecek nesillere Osmanlıca öğrettiğini zanneden siyasîler mi? Osmanlıca’nın grameri ve cümle yapısı olan kendine has bir dil olmadığını, Türkçe’nin sadece bir dönem kullanılan bir yazı dili olduğunu kaçınız bilirsiniz? Arap hurufuyla harekesiz yazılan Türkçe kelimelerden oluşan bu dili bana acaba kaçınız okuyabilirsiniz? Osmanlı ile tek irtibatı onunla övünmek olanlar, ama buna karşılık ‘ocu, bucu’ diyerek insanları dışlayanlar, 36 milletten oluşan Osmanlı Millet Sistemi’nde yaşayan farklı din ve etnik kökene sahip insanlarla, birlikte yaşama kültürünün en güzel örneğini verdiğimizi kaçınız bilirsiniz? ‘Osmanlıcı’ geçinmeden önce bunları bilseydiniz keşke. Yoksa Osmanlı’yı bu kafayla mı yeniden ihyâ edip dünyaya hâkim (!) kılacaksınız? Ve ikinci oyunu bu taktikle mi kazanacaksınız?

Modernleşmek için çırpınanların sayesinde birinci maçı kaybettik. Cahilâne bir şekilde Osmanlı’ya sahip çıktığını söyleyenlerin sayesinde rövanş maçını da kaybedip bir sonraki tura geçemeyeceğiz bu gidişle. Kopulan öze geri dönüşü başaramayanlara bakıp ‘İkinci oyunun da tadı kaçtı. Galibiyet galiba yine yok’ diyerek elenmemizi seyrederken, dönüp büyük kâmet Hammâmîzade’ye sorasım geliyor.

ÖNE ÇIKANLAR