Medrese-i Yusufiye’de Recep Ayı

Her zaman olduğu gibi birisi gelir, birisi gider ve yeni gelenlerin de hareketliliğine tanıklık ederler. Dua endeksli yaşarken kendilerinin ve duvarların şahid olduğu misafirler hiç eksik olmaz oralarda. Yeni gelenleri bağrına basan, açları doyuran, yüreği acıyanları sarıp sarmalayan, gözü yaşlı olanlara çare olan insanların bolluğu vardır onların arasında. Görülen duyulan hissedilen bütün bu güzellikler onların

K. KEMAL METE 31 Mart 2019 BLOG

Her zaman olduğu gibi birisi gelir, birisi gider ve yeni gelenlerin de hareketliliğine tanıklık ederler.

Dua endeksli yaşarken kendilerinin ve duvarların şahid olduğu misafirler hiç eksik olmaz oralarda. Yeni gelenleri bağrına basan, açları doyuran, yüreği acıyanları sarıp sarmalayan, gözü yaşlı olanlara çare olan insanların bolluğu vardır onların arasında.

Görülen duyulan hissedilen bütün bu güzellikler onların karekterlerini ortaya koyarken, ellerinde kendileri için yetersiz olan ihtiyaçları, bunlarıda aldırış etmeden gelenler için kullanmaları, cömertliklerinin zirvesine ulaştıklarını göstermektedir.

Her birinin batıda, doğuda, kuzeyde ve güneyde farklı güzellikte motiflerle süslenmiş doğdukları yerleri vardır.
Birbirinden güzel olan bu yerleri içerde yaşadıkları güzellikler karşısında hatırlamazlar. Kültürleşmiş bilinçlenmiş hizmet motifleri, manevi atmosferleri ile birer ocak haline gelmiş adeta, güzelliklerin albenisini oluşturarak başlarını döndürmüştür bulundukları yerlerde.

İşte o Medrese-i Yusufiye’de ninelerin, dedelerin, alimlerin, sahabelerin ve peygamberimizin sünneti ile birlikte nasihatları duyulur. Türkiye’nin güç merkezleri kendilerine göre dünya ya ve Türkiye’ye yeni bir şekil versede onların hedeflerini sekteye uğratacak bir anlam ifade etmezler.

Onlar önlerine bakarlar, dualarıyla, Kuran okumaları ile katılırlar bu kervana. Her güzel söz konuşulduğunda, insanların her birinde sanki cennetin kapısı açılmış meleklerle birlikte ders dinliyormuş gibidirler.

İçeride sadece gönül insanları yok. Türkiye’yi ötekileştirenlerin şucu bucu dedikleri bir çok insan bulunur orada. Karşılıklı Barış türküleri okunur ve yazılır. Selahattin Demirtaş sazını eline alıp kardeşlik türküsü ile eşlik ederken kora halinde Selanik türküsü ile cevap verilir bir solukta.

Dostluk ve diolog köprülerinin kurulması için mücadele ederler. Rahmetin, cömertliğin, bereketin ve huzurun bulunduğu yerdir artık oralar. Kimisinin sarayı vardır. Korkularıyla birlikte yaşar. Kimisinin hücresi vardır. Cennette yaşar gibidir adeta.

Dün olduğu gibi bügünde orada herkese el uzatırlar. Haset ve düşmanlık oklarını neredeyse tek başlarına göğüslerler. Gurbettekilerin hüznü vardır onlar için, vatandan ayrı kalanların elemi, sevdiklerinden uzak düşmenin burukluğunu taşımaktadırlar. Birde duaları vardır.

Allah için öyle sözler söylerler ki, orda bulunanların gözleri ile gördüklerini kalb bile taşıyamacak gibidir. Gönülleri titrettiği gibi gözyaşlarıda geliverir arkalarından.

Bacılarımızın fedakarlığına kora şeklinde karşılık veren çocukların sesleri duyulur, ellerini açmış duaya eşlik ederken. Küçük yaşlarına rağmen cesaret abidesi gibidirler. Hep beraber yaşarlar Receb-i, (Rahmet, cömertlik, bereket) harflerin manasını anlayarak.

Bilirler ki bunların hepsi Allahın lütfudur. Yorulmak nedir bilmezler. Kurbiyet ve Akrebiyetin peşinden koşarlar. Bunun için vardırlar. İnsan bedenleri ile bütünleşmiş Anadolu’nun hapishaneleri, içindekilere sunduğu imkanlarla değerleşir, yedi yıldızlı otelleri kıskandıracak hale gelir.

Bunlar yoksa, kıymetinin anlaşılması mümkün değildir. Kıymetinizi insan bilmesede tarih bilecektir. Kıymetinize değer katan üç aylarınız özgürlüğünüzün, kurtuluşunuzun başlangıcı ve son durağı olsun Sevgili kardeşlerim.

Üç aylarınızıda kutlar sevdiklerinize kavuşmanız dileğiyle Allah’a emanet olun..