Kâtip Melekleri

İnfitar suresinde 'Kiramen kâtibin' adıyla sözedilen melekler bunlardır: 'Şunu iyi bilin ki üzerinizde bekçiler, değerli yazıcılar (kiramen katibin) vardır, onlar, yapmakta olduklarınızı bilirler.'

EKREM ERDEM 13 Ağustos 2023 BLOG

Kaf suresinde ise şu şekilde anlatılırlar: ‘İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarını yazmaktadırlar. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.’

Hadislerden anlaşıldığı üzere, insanın sağında ve solunda bulunan meleklerden sağda bulunan, Cenâb-ı Hakk’ın Rahmâniyet ve Rahimiyetinin temsilcisi melek, solda bulunan, Cenâb-ı Hakk’ın izzet ve azametini korumakla vazifeli meleğe durmadan iltimasta bulunur. Kul günah işlediğinde, soldaki melek bunu derhal kaydetmek ister. Sağdaki melek vaziyete müdahale ederek ona, biraz daha beklemesini, belki tevbe edip pişman olacağını, belki bir hasene işleyip günahını örteceğini söyler. Nitekim böyle olabileceğini anlatan hadisler de vardır. Efendimiz şöyle buyurmaktadır: ‘Nerede olursan ol, Allah’tan kork! Kötülüğe daima iyilik ekle ki onu silsin. Ve insanlar arasında iyi ahlakla yaşa.’ (1)

Günah kirinden temizlenmenin yolu iyilik suyu ile yıkanmaktır. Seyyie ancak hasene ile bertaraf edilir. Evet, şerefli melekler yapılan herşeyi yazıp, çizip, tespit etmektedirler. Yazılmadık, tesbit edilmedik hiçbir şey yoktur. Peki ama niçin yapılıyor bütün bunlar? Cenâb-ı Hakk Allâm’ül-Guyub olduğuna, bütün gaybı bildiğine göre insanların amelleri neden kaydediliyor? Elbette ki, Cenâb-ı Hakk herşeyi (buna bizim amellerimiz de dahil) biliyor. Ancak insanın leh veya aleyhinde şehadet etsin diye her insanın amelini ayrıca kaydettiriyor. Böylece her insan yaptıklarını ahirette hem şahid olarak hem de netice olarak hazır bulacaktır. Ayette şöyle denilmektedir:

‘O gün her nefis, yaptığı her hayrı hazır bulacaktır; işlediği her kötülüğü de o kötülükle kendisi arasında (şimdi) uzak bir mesafe bulunmasını ister. Allah sizi kendisin (in emrine karşı gelmek)den sakındırıyor. Allah kullarına Raûf’tur, şefkatlidir.’ (Âl-i İmran, 3/30)

Bir diğer ayet de bu hususu şöyle teyid etmektedir: ‘Her insanın amel kuşunu (defterini) boynuna yaftaladık. Kıyamet günü onun için, açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkarırız. Kitabını oku, bugün nefsin sana hesapçı olarak yeter, (deriz)’ (İsra, 17/13-14)

Oku kitabını ve hükmünü ver. Davranışlarında sen nasıl bir hayat nescettin? Nasıl bir hayat şeridi meydana getirdin? Verilen rolü nasıl oynadın? İşte al kitabını ve bütün bunları kendi kitabında gör.

Kitap nedir? Neşir keyfiyeti nasıldır? Ameller o kitaba nasıl yazılmıştır. Bu kitap nasıl okunacaktır? O kitabı yazan kalem nasıl bir kalemdir? Ve yazılar nasıl bir mürekkeble yazılmaktadır? Bütün bunlar hiç önemli değildir. Önemli olan vak’anın bizzat kendisidir. Ortaya bir kitap konacaktır. Bu kitapta, bizim bütün bir hayat serüvenimiz bulunacaktır. Duyulduğunda bizi memnun ve mesrur edecek haberlerle, bizi mahcup edecek haberler, bir halita halinde bize takdim edilen bu kitapta mevcuddur.

‘İşledikleri herşey kitaplarda mevcuddur. Küçük büyük hepsi satır satır (O kitapta) yazılmıştır.’ (Kamer, 54/52-53) ayetleri bu hakikatı teyid etmektedir.

Herkes işlediğini, zerre zerre ahirette görecektir. Kur’an ‘Artık kim zerre ağırlığınca hayır yapmışsa onu görür. Ve kim zerre ağırlığınca şer yapmışsa onu görür.’ (Zilzal, 99/7-9) demektedir.

Ve o gün bazıları defterini sağdan alıp sevinir; bazıları da soldan alır üzülür.

Kur’an ahirete ait bu tasa ve sevinç tablosunu bize şöyle anlatır: ‘Kitabı sağından verilen: ‘Alın, kitabımı okuyun’ der. ‘Ben hesabımla karşılaşacağımı sezmiştim (bilmiştim) zaten.’ Artık o memnun edici bir hayat içindedir. Yüksek bir bahçede. Ki devşirmesi kolay (meyvalara yakın). Geçmiş günlerde yaptığınız işlerden ötürü afiyetle yiyin, için! Kitabı sol tarafından verilen ise der ki: ‘Keşke bana kitabım verilmeseydi.’ (Hâkka, 69/19-20)

Kim bilir bu zavallı orada kaç defa ‘keşke anam beni doğurmasaydı!’ diyecek ve yaptıklarına bin pişman olacaktır. Fakat oradaki pişmanlığın, feryat ve figanın, hatta yanıp-yakılmanın insana zerre kadar faydası yoktur. Zira ahiret burada iken kazanılması gereken bir yerdir. Amel defteri kapandıktan sonra, denilip yapılacakların faydalı olması sözkonusu değildir.

Halbuki defterini sağdan alanların sevinç ve süruru sonsuzdur. Onların yüzleri beşaret ve gülücüklerin cümbüş yeri gibidir. Bir tarafta abûs çehreler, diğer tarafta gülücüklerinden güller açılan yüzler ve orada uçuşup duran defterler.. kimisi elindeki defteriyle iki büklüm, hacil ve kaçacak yer aramakta.. kimisi de yollara dökülmüş önüne gelene defterini okutmakta.. ve bu son manzara lâhut aleminin sakinleri tarafından da memnunlukla seyredilmekte.. melekleşmiş insanın sevincini seyretme onları da sevindirmekte.. Kur’an bu tabloyu anlatırken de şöyle demekte:

‘Hayır, ebrar (iyiler)in kitabı ‘İlliyyun’ (yüceler)dedir. Biliyor musun ‘illiyyun’ nedir? (Yazılmış bir kitapları ‘Siccin’de olmasına mukabil, ebrarın kitabı ‘illiyyun’ nedir?) Yazılmış bir kitaptır. Onu ancak ‘mukarreb’ (Allah’a yakın) onlanlar görürler.’ (Mutaffifin, 83/18-21)

Facirlerin kitapları ‘Siccin’de olmasına mukabil, ebrarın kitabı ‘illiyyun’dadır. Ama illiyyun nedir? O nasıl bilinecektir? Orası öyle yüce bir yerdir ki, Yüceler Yücesi bildirmedikçe ‘İlliyyun’u bilmek mümkün değildir.

‘Kitab-ı merkum’dur illuyyun. Temiz duygularla yaşamış ulvi bir hayatın sinema şeridine takılıp ulvi ve yüce bir kısım nazarlara arzedildiği bir güzellikler armonisidir. Allah’a yakın olan ‘mukarreb’ler müşahede edebilirler ancak bu şanlı kitapta olanları. Senin tesbihlerini, tekbirlerini, şükürlerini, hamdlerini kulluğunu, iç derinliğini, başını secdeye koyup inleyişlerini Cenâb-ı Hakk oraya aksettirecek ve mukarreb melekler bir filim seyrediyor gibi seni seyredecekler. İşte bunun içindir tesbitleri ve işlenenleri kaydetmeleri.

Yaptığınız herşey, yüceler yücesi alemde bir kısım yüce nazarlara arzediliyor. Öyle ise: Adım atarken dikkat gerek! El uzatırken ihtimam ister! Bakışınıza hedef seçerken titizlik lazımdır! Kulağınıza girecek sese, soluğa ne kadar dikkat edilse değer.! Dudaklarınızdan dökülecek her söze, bir çekirdek atıyor gibi sonsuza fırlattığınız her kelimeye ne ölçüde hassasiyet gösterilse azdır! Konuştuğunuz şeylerin nereye gittiğini hesap edip öyle konuşmak lazımdır. Amellerinizin nerelerde ve kimler tarafından seyredileceğini düşünün ve yaptıklarınızı, yapacaklarınızı ona göre yapmalısınız! Seviyenize göre, kalbî meyillerinizden, hayallerinize ait gafletlerden dahi hesaba çekileceğiniz endişesini sinenizde daima bir kor gibi taşımalı ve latifelerinize, ona göre çeki düzen vermelisiniz!

Gizli-açık herşeyi Cenâb-ı Hakk bilmektedir. Fakat mizanda bize lehte veya aleyhte şehadet etsin diye amellerimizi, mükerrem meleklerine kaydettirmektedir. Beratımıza veya mahkumiyetimize amellerimizin yazıldığı bu defterlerin şehadetiyle hüküm verilecektir.

Mü’min müjdeye gark olacaktır defteriyle.. herkes görecektir kelime-i tevhid nasıl ağır basarmış mizanda böylece. Ayrıca kafirin bütün bir ömür boyu söyleyemediğini, münafığın bir türlü içine sindiremediği kelime-i tevhidin ağır basışını isbat içindir yazılan bu defterler bir de..

* * *

Editör: EKREM ERDEM