İyilikler kötülükleri siler mi?

Çünkü kötülüğü ortadan kaldırabilecek yegâne şey, iyi insanların iyilik yapma konusunda gösterdikleri cesaret ve kararlılıktır. Hayırlar “fetih” olacak ki şerler “def” olacak değil mi? Hiçbir mücadele yapmadan kötülüklerin sona ereceğini beklemek; su içmeksizin susuzluğun geçmesini sanmak gibi bir şeydir. Allah’ın kötülükle mücadele işini bizzat kendisinin üstlenmeyip onu iyi insanlara bırakmasının hikmeti; iyi ve güzel insan

PANORAMA - NEWS 02 Şubat 2021 BLOG

Çünkü kötülüğü ortadan kaldırabilecek yegâne şey, iyi insanların iyilik yapma konusunda gösterdikleri cesaret ve kararlılıktır. Hayırlar “fetih” olacak ki şerler “def” olacak değil mi?

Hiçbir mücadele yapmadan kötülüklerin sona ereceğini beklemek; su içmeksizin susuzluğun geçmesini sanmak gibi bir şeydir. Allah’ın kötülükle mücadele işini bizzat kendisinin üstlenmeyip onu iyi insanlara bırakmasının hikmeti; iyi ve güzel insan olmanın yolunun da bu mücadele direncinden geçiyor olmasıdır.
“İyilikler kötülükleri siler süpürür. Bu, anlayanlara bir öğüttür.” (11/114) ayeti bu gerçeği ifade etmektedir. Gül satan güleryüzlüler, gülbenk çeken şirin sözlüler yapageldikleri iyilik hareketini bir kenara bırakırlarsa, meydân yollara diken saçan asık suratlılara kalmış demektir.
İnsanı “iyi” yapan iyiliği hakim kılmak için yaptığı mücadeledir. Mücadeleyi bırakan kişi, iyi olma özelliğini de kaybeder. İnsanı bu mücadeleden alıkoyan yegâne şey ise rahata düşkünlük ve nefsin isteklerine kulak vermektir.
Bütün Peygamberlerin hayatı “iyilik” yaparak kötülük yapanların tahribatlarını bu şekilde önlemekle geçmiştir. Ömrünü hayırların fethi için çalışmakla tüketmiş olan Hünkar Hacı Bektaş Veli, belli ki bu yüzden insanlara hep “İyiliğim!” diyerek hitap etmiştir. O bir köşeye çekilmeyi terk edenlerin önde gelenidir.
Bu iyilik mücadelesi için bir planınız yoksa “hayatınızın bir anlamı da yok” demektir. Hayata anlam kazandıran ve bizleri mutlu kılan şey; zamanımızı, maddi imkanlarımızı ve benliğimizi iyiliğe adamaktan başka bir şey değildir.
Bir yetimin başını okşamayan, zulme uğramış insanların hakkını savunmayan, fakir-fukaraya yardım etmeyen, kimsesizlerin kimsesi olmayan, hakları ellerinden alınmış garip ve çaresizlerin sesi, nefesi olmayan bir birey vicdanı ile birlikte insanlığını da kaybeder.
Depremde yıkılmış bir binanın yanından geçerken göçük altından gelen “Sesimi duyan var mı?” cümlesini işittiği halde hemen harekete geçmeyen bir kişi ne kadar insan olabiliyorsa, zayıf ve çaresiz olduğu için adalet bekleyen ve zalim despotların çizmeleri altında ezilen birisinin feryadına kulak tıkamak da bir o kadar insanlık onurunu küçültücü bir sessizliktir.
Yaşasın yüreğindeki iyiliğin sesine kulak verenler! Yaşasın iyilik yaparak kötülüğü silip süpürenler!
           Musa Kazım Horasânî