İslam ahlakının üstün nitelikleri

İslam dini, diğer ahlak ekollerinin geliştirdikleri ahlaki prensiplerden hiçbirini ihmal etmemiş, onların bütün gereklerini akıllı-ahmak, zengin-fakir, alim-cahil, ileri-geri bütün insanlar arasında aynı kuvvet ve nüfuzla uygulamıştır. İslamda ahlaki vazifelerin dini hüviyeti (yani dinden kaynaklanmış), onların ahlaki mahiyetini hiç bir zaman zedelememiş, bunun bir neticessi olarak İslam dünyasında akıl ile din arasında hiç bir zaman çekişme

EKREM ERDEM 08 Eylül 2019 BLOG

İslam dini, diğer ahlak ekollerinin geliştirdikleri ahlaki prensiplerden hiçbirini ihmal etmemiş, onların bütün gereklerini akıllı-ahmak, zengin-fakir, alim-cahil, ileri-geri bütün insanlar arasında aynı kuvvet ve nüfuzla uygulamıştır.

İslamda ahlaki vazifelerin dini hüviyeti (yani dinden kaynaklanmış), onların ahlaki mahiyetini hiç bir zaman zedelememiş, bunun bir neticessi olarak İslam dünyasında akıl ile din arasında hiç bir zaman çekişme olmamıştır.

İslam’ın ahlak konusunda önemle üzerinde durduğu husus, ahlakın ameli yönüdür. İslam, bilmekten daha çok bu bilginin tatbike dökülmesine büyük önem vermektedir. Fakat burada önemli olan, amellerin dışa bakan yönü ve fiziki hareketlerden ziyade bu amelleri yaparken kalb ve vicdanımızda taşıdığımız niyet, düşünce ve inancımızdır.

Zira ayet-i kerimede ”Kurbanlarınızın etleri ve kanları Allah’a ulaşmaz, fakat takvanız O’na ulaşır.” (Hacc suresi 22 / 37) hadiste de ”ameller niyetlere göredir, her kişiye amel ettiğinin karşılığı vardır.” (Buhari, Bed’ü’l-vahy 1)  ”Allah Teala sizin bedenlerinize ve yüzlerinize değil, kalblerinize bakar.” (Müslim, Birr,33)
İslam’da ahlakın gayesi tek olmayıp, bir gayeler hiyerarşisi vardır. Bu hiyerarşinin en başında kişinin şahsi menfaati vardır. Yasaklanan davranışlardan (içki içmek, kumar oynamak, zina etmek gibi) uzak durmanın, emredilenleri de (ibadetler, güzel ahlaki fiiller) yerine getirmenin, kişinin maddi ve manevi varlığını koruduğu inkar edilemez.

Hiyerarşinin ikinci merhalesinde sosyal gayeler bulunmaktadır. Ahlaki fiiller her ne kadar ferdi gözükse de, bunların mutlaka toplumu ilgilendiren yönleride vardır. İyi ve güzel ahlaklı fertlerden, iyi ve güzel ahlaklı bir toplum meydana gelir. Ferdin iyi ahlaklı olması, topluma fayda sağlarken, kötü ahlaklı olması ise zarar verir.

Hiyerarşinin üçüncü merhalesinde uhrevi saadet vardır. İslam, iyilik yapanlara ebedi cennet va’deder, kötülük yapanları cehennem azabıyla tehdit eder. Hiyerarşinin en tepesinde, İslam ahlakının en yüksek gayesi olan Allah’ın rızası vardır.

İşte İslam’ın ahlaki emirlerin, Allah’ın emrini yerine getirmek ve O’nun rızasını kazanmak için yapılmasını en yüksek gaye olarak görmesi, İslam ahlakının bir vazife ahlakı olduğunu gösterir. Bu konuyla ilgili ayet’i kerimelerde ”De ki: Bana din ve ibadetlerimi yalnız Allah’a has kılarak, gönülden O’na kulluk etmem emredildi.” (Zümer suresi 39 /11) ve “De ki. Şüphesiz benim namazım, ibâdetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir. Eşi ortağı yoktur O’nun. Bana verilen emir budur. O’na ilk teslim olan da benim.” (En’am suresi 6/162-163) buyrulmakta; bir hadiste de ”Allah ancak kendi rızası gözetilerek samimi bir niyetle yapılan ibadetleri kabul eder.” (Nesai,Cihad,24) denilmektedir.

İslam ahlakı, sadece bir kitle veya seçkinler ahlakı olmayıp, aksine maddi, zihni ve psikolojik bakımdan her seviyedeki insanın kaygı ve beklentilerini dikkate alan, ona içinde bulunduğu durumdan en iyiye ve en güzele doğru yükselme imkanı sağlayan en kapsamlı ve uyumlu bir ahlaktır. Yine İslam ahlakı, insanın kendiyle, diğer insanlarla veya devletle olan ilişkilerini, yani bütün hal ve hareketlerini içine alması bakımından da kapsamlı bir özelliğe sahiptir.

Bu açıdan hiç bir niyet, söz ve davranış, ahlak dairesi dışında değildir. İslam ahlakının bu kapsamlılık özelliği, ister semavi olsun, isterse dünyevi diğer hiçbir din veya sistemde bulunmamaktadır. Ahlaki anlayışların zaman ve şartlara göre de değişiklikler arzettiği görülmektedir. İslam’da ise ahlaki anlayış ve ahlaki esaslar mutlaktır. Çünkü bu esaslar, mutlak bir varlığın belirlediği kaide ve sınırlarla ortaya konulmuş olup şahıslara, zamana ve mekana göre değişmez.

Diğer ahlaki ekollerde ise,ahlaki prensiplerin evrenselliğinden bahsetmek mümkün değildir. Ahlaki prensipleri etkili olabilmesi, onların ancak evrensel bir hüviyete sahip olmalarıyla mümkündür. Evrensel bir hüviyete sahip olma da, ancak aşkın bir Varlık’la irtibat halinde bulunmakla gerçekleşebilir.

Kaynak: Peygamber ölçülerinde İletişim ahlakı / Yrd.Doç. Dr. Yusuf Güneş

ÖNE ÇIKANLAR