İşçi istediler, ama insan geldi!

İşçi istediler, ama insan geldi!

Alman hükümeti; muhtemelen işçiler geldiğinde ihtiyaçları olduğu kadar çalştıracaklarını, işleri bitince işçilerin ülkelerine geri döneceğini sandılar, en kötü şartlarda asimile olurlar, toplum içinde topluma uyarak yaşarlar sandılar. Almanya’ya; Türkiye, İtalya ve Yugoslavya’dan (eski haliyle) olmak üzere bazı ülklerden işgücü, yani insanlar geldi. Biz Türk içcilerini takip edelim Şunu da belirtmek lazım, diğer ülkelerden gelen insanlarda

EKREM ERDEM 31 Mayıs 2019 BLOG

Alman hükümeti; muhtemelen işçiler geldiğinde ihtiyaçları olduğu kadar çalştıracaklarını, işleri bitince işçilerin ülkelerine geri döneceğini sandılar, en kötü şartlarda asimile olurlar, toplum içinde topluma uyarak yaşarlar sandılar.

Almanya’ya; Türkiye, İtalya ve Yugoslavya’dan (eski haliyle) olmak üzere bazı ülklerden işgücü, yani insanlar geldi.

İlk Türk işçi derneği kuruluş toplantısı, Köln 1962

Biz Türk içcilerini takip edelim

Şunu da belirtmek lazım, diğer ülkelerden gelen insanlarda az veya çok Türklerin yaşadıkları sorunları yaşadılar ve yaşıyorlar. Türkiye’den gelenlerin bir çoğuda tarla alırım, traktör alırım, başlık parasını biriktiririm vb.. hedefiyle buraya geldiler ve bir süre sonra geri döneriz diye düşündüler ama Almanların gibi Türklerinde hesabı tutmadı.

Weidengasse, Köln 1980

Almanya’ya gelen Türk işcileri (Babalarımız, dedelerimiz) madenlerde ve demir-çelik fabrikalarında en ağır işlerde çalıştılar, bazıları hayatlarını bazıları kazalardan dolayı vücudunun bazılarıda organlarını kaybettiler. Sağlıklarını ve gençliklerini bu ülkenin kalkınmasında tükettiler, vergi ödediler, Almanya’nın kalkınmasına çok büyük katkılarda bulundular. Bir çoğu on onbeş sene işci yurtlarında (Heim) yaşadılar. 1980’li yıllardan sonra tek tek aile birleşimiyle ailelerini getirmeye başladılar.

Karnaval mevsiminde, Ford Fabrikasının yurdu, Köln 1960

1979’da Almanya’ya gelen biri olarak o süreci iyi hatırlıyorum. Bu süreç gittikçe yoğunlaştı, ailesini getirenlerin sayısıyla birlikte buradaki Türk nüfusuda hızla artmaya başladı. Yeni evliliklerin artması, beraberinde genç nesillerin dünyaya gelmesini sağladı. Türkler, Türkiye’ye yaptıkları yatımların yönünü Almanya’ya çevirdiler, Türkiye’den tarla , daire, apartaman satın almalar ve ev yaptırmalar yavaşladı.

Kesin dönüş yapmak için hazırlık, Köln 1983

Almanya’dan evler alınmayave işyerleri kurulmaya başlandı. Artan nüfusla birlikte değişik beklentiler ve sorunlarda artmaya başladı. Bundan dolayı hükümet değişik aralıklarla büyüyen sorunlarla başedebilmek için yabancılar yasasını değiştirerek ilaveler yaptı. En son gelinen nokta; başta Almanlar direnselerde, Almanya’nın bir göç ülkesi olduğu gerçeğini kabul ettiler. Şimdi burada barış içinde birlikte nasıl yaşanabilir, bunu birlikte başarmanın çareleri nelerdir?

Ford fabrikasında çalışan Türk işçileri, Köln 1976

Bu konuda her iki tarafında üzerine düşeni görevi yapması gerekiyor. Çok yazılan ve konuşulan bu konularda çorbada bizimde tuzumuz bulunsun amacıyla bir şeyleri ifade etmeye çalışıyoruz.

Çok kapsamlı olan bu konular hakkında bizim söyleceklerimiz ancak deryada katre olabilir, ama safımız belli olur. Detaylarına girme imkanımızın olmayacağı bir konu olması hasebiyle bir kaç konuyu ele almaya karar verdim.

Almanya’da yaşayan herkesin üzerine düşen sorumluluklar var. Hükümet, medya, siyasetçiler ve halkın bilinçli ve müsbet hareket etmesi gerekiyor. Özellikle hükümet yetkilileri ve medya topluma “buraya gelen herkes hoşgeldin, hepimiz bu ülkenin bir parçasıyız, eşit haklarda barış içinde birlikte yaşamalıyız“ mesajını verip, bu kültürü oluşturmalıdır.

Göçmenlere haksızlık yapılmamalı, bu ülkede yaşayan herkes bu gün refah içinde yaşıyorsa göçmenlerin buradaki payını unutmamalı. Almanya’da yaşayan herkes, hangi ülkeden ve hangi milletten olursa olsun eşit hayat hakkına sahip olduğunu bilmeli, kabullenmeli, hoşgörülü, saygılı ve adil olmalı.

Ülkeye sonradan gelenlerde bu ülke yetkililerine ve insanlarına vefalı olmalı, haklarının tanınarak kendine burada yaşama hakkı verildiği için müteşekkür olmalı. Bu ülkenin barışı ve refahı için üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirmeli.

Kendi kültür değerlerini burada korumak ve yaşamak istiyorsa bunu başkalarına zarar vermeden, başkalarının hakkını gasp etmeden yaşayabileceği şekilde ve yaşaya bildiği kadar yaşamalı.

Asimile olmamalı ama entegrasyona yani ülkenin kanunlarına ve düzenine uyum sağlamaya, toplumla uyumlu olmaya direnmemeli. Belki bir yazı konusu olacak medya çok bilinçli sorumluluk duygusuyla hareket etmeli. Saygısızlık, hukuksuzluk, hoşgörüsüzlük ve ayrımcılık kim tarafından ve kime yapılırsa yapılsın karşısında durmalı.

Çoğunluğun ve güçlünün hakkını savunuyorum diye bir kişi de olsa haksızlık yapılmamalı ve yapılan haksızlığa göz yumulmamalı. Siyasetçilerde, yanlış yayın yapan medya organlarının gazına gelmemeli, yanlış yönlendirmelere ve söylemlere itibar etmemeli, akl-ı selim davranmalı.

Hepimiz bir gemide seyahat ediyoruz. Birilerinin gemiye delik açmasına müsahade etmemeli, su alan ve batan gemide hepimzin bir şekilde zarar göreceğimiz aşikardır.