Hitler, nasıl Hitler oldu?

Sebep-sonuç ilişkisi etle tırnak gibidir, birbirinden ayrı düşünülemez. Bu ilişkiyi çocuk eğitiminde de görüyoruz. Ebeveynlerin başvurduğu sebepler kendi nev’inden sonuçları doğuruyor. Gayreti neyse eğittiği çocuk da o oluyor, diğer bir ifade ile herkes ektiğini biçiyor. Hitler anılarını yazdığı kitapta, babasıyla olan ilişkisini şöyle anlatmaktadır: “Babam belinden çıkardığı kemer ile beni döverken yediğim birkaç kırbaç darbesinden

EKREM ERDEM 15 Eylül 2019 BLOG

Sebep-sonuç ilişkisi etle tırnak gibidir, birbirinden ayrı düşünülemez. Bu ilişkiyi çocuk eğitiminde de görüyoruz.

Ebeveynlerin başvurduğu sebepler kendi nev’inden sonuçları doğuruyor. Gayreti neyse eğittiği çocuk da o oluyor, diğer bir ifade ile herkes ektiğini biçiyor.

Hitler anılarını yazdığı kitapta, babasıyla olan ilişkisini şöyle anlatmaktadır: “Babam belinden çıkardığı kemer ile beni döverken yediğim birkaç kırbaç darbesinden sonra, sırtımda kemerin acısını hissetmemeye başlıyordum. Yumruklarımı sıkıyor ve sadece sırtıma inen kırbaç darbelerini sayarak babamın gözlerine bakıyordum.”

Hitler’in bir toplumu felakete sürükleyebilecek derecede etken olmasının altında yatan sebep, çocukluk yıllarında yediği kırbaç darbeleridir.

Bir çocuk, çocukluk yıllarının o güçsüz dönemlerinde, anne-babasıyla oturup kalkarken, anne babasının ceza vermesiyle, hakaret etmesiyle, kulaklarından tutup odaya götürmesiyle karşı karşıya kalmışsa, muhtemelen gençlik yıllarında isyankâr ruhlu bir kişiliğe dönüşecektir.

Çocuk hakaretlerle, şiddet ve ceza ile sindirilmiş bir vaziyete getirilirse, iç dinamikleri tamamen öldürülürse, pasifize edilmiş olur, onuru kırılır. Yüzüne tükürseniz, rahmet zanneder. Ceza, şiddet ve baskıyla terbiye edilen bir çocuk için iki yol vardır: Gençlik veya yetişkinlik yıllarında ya tamamen isyankâr ruhlu olacak, topluma ve aileye bela saçacak ya da onuru tamamen kırılmış, gurur ve namusunu koruyamayacak kadar sindirilmiş, etrafla ilişkisini kesen biri haline gelecek.

Etken ve kolektif şuurlu nesle ihtiyacımız var.

Anadolu pedagojisi, çocuğun ne ceza ile sindirilerek, ezilerek terbiye edilmesini ne de bilinçli olarak bireysel düşünceye sahip bir çocuk olmasını öngörmektedir. Anadolu pedagojisinin temel felsefesini oluşturan yapı taşlarına baktığımızda, birinci önemli unsur olarak çocuğun kendi fıtratı üzerine yetişmesi, ikinci önemli unsur olarak da etken ve kolektif bir şuura sahip olması öngörülmektedir.

İşte bu noktada, Batı pedagojisi ile Anadolu pedagojisi birbirinden kesin çizgilerle ayrılır. Batı pedagojisi “bireysel etken“ çocuk yetiştirmeyi öngörmekteyken, Anadolu pedagojisi “kolektif etken“ çocuk yetiştirmeyi benimsemiştir. Kolektif bir şuura sahip, etken çocuk tabiriyle; çocuğun anne-babasıyla, eş-dost ve akrabasıyla uyumlu ilişki kurmasından, diğergam, sosyal empati gücü yerinde ve insanlarla ilişkilerini sağlıklı bir şekilde yürütecek kadar büyük bir ruha sahip olmasından bahsediyoruz. Bu tabirle, toplum içerisinde kendini yalnızlaştırmış ve mücadele etmeyen, aksine toplumun her ferdinin kendisine destek olacağı, kendisini destekleyeceği bilinciyle, herkesle iyi ilişkiler kurabilen çocuktan bahsedilmektedir.

Bu itibarla, bir çocuğun kolektif şuura sahip olabilmesi için, aynı zamanda duygusal zekaya da sahip olması gerekir. Çocuğun matematiksel zekasıyla birlikte etrafıyla doğal bir iletişime geçebilmesi için duygu dünyasını da kullanması gerekecektir.

Yine bu noktada, Anadolu pedagojisi ile Batı pedagojisi birbirinden ayrılmaktadır. Batı pedagojisi duygusallığa yer vermemektedir. Batı pedagojisinde çocuk, duygu dünyasından, gözyaşlarından, hissetme yeteneğinden arınmış olarak yetiştirilirken, Anadolu pedagojisinde çocuğa, hissedebilme kabiliyeti kadar insan olma makamı verilmiştir. Kişi, hissedebildiği kadar insandır. Kişi içine doğru derinleşebildiği kadar insandır. Duygularını kullanabildiği kadar insandır.
Anadolu pedagojisinde kişinin duygularını kullanması ve kullanabilme özgürlüğü oldukça önemli bir yer tutar. Çocuk, çocukluk yıllarında duygularına asla engel koyamaz, anne-baba çocuğun duygularını yaşamasına asla engel olmaz. Ancak davranışta belirli disiplinler içerisinde bulunmayı öngörür. Anadolu pedagojisinin temel felsefelerinden bir tanesi de duyguda özgürlük, davranışta disiplindir.

Kaynak: Çocukluk Sırrı / Adem Güneş