Batı pedagojisi, “bireysel“ çocuk yetiştirme üzerine tavsiyede bulunurken, Anadolu pedagojisinin çocuk terbiyesindeki hedeflerinden biri de “kolektif” ruha sahip çocuk yetiştirmektir. Çocuk sadece kendini düşünen ve var olmak için mücadele eden bir ruha sahip olmamalıdır. Etrafındakilerle birlikte var olma ortaklığına girme gayreti içerisinde olmalıdır. Hep bana, diyen ruh, hastalıklı bir ruhtur. Kolektif şuura sahip olarak yetişen
Batı pedagojisi, “bireysel“ çocuk yetiştirme üzerine tavsiyede bulunurken, Anadolu pedagojisinin çocuk terbiyesindeki hedeflerinden biri de “kolektif” ruha sahip çocuk yetiştirmektir.
Çocuk sadece kendini düşünen ve var olmak için mücadele eden bir ruha sahip olmamalıdır. Etrafındakilerle birlikte var olma ortaklığına girme gayreti içerisinde olmalıdır. Hep bana, diyen ruh, hastalıklı bir ruhtur.
Kolektif şuura sahip olarak yetişen bir çocuk, sosyal empati ve duygusal derinlik sağlayarak, sadece insanlarla iletişime geçmez. Bunun yanı sıra bitkilerle, hayvanlarla; hatta cansız varlıklarla da sağlıklı bir iletişim kurar.
Kolektif şuura sahip olarak yetişen çocuk, cansız varlıkları kaldırıp atamaz. Onların da kainatın, dünyanın bir parçası olduğu bilinciyle hareket eder.
Hayvanlarla da uyum içerisinde olan kolektif şuura sahip çocuk, kedilerin kafasını koparamaz. “Ayin yapacağım“ diye farklı hayvanların canını alamaz, kuşların yuvasını bozamaz, zevk için hayvanları öldüremez.
Kolektif şuura sahip birisi, sadece bitki ve hayvanlarla değil, eşyalarla da uyum içerisindedir. Yolda giderken camları kıramaz, arabaların farlarını tekmeleyemez, başka birisinin aracına elindeki kesici aletle zarar veremez. Kolektif şuura sahip bir birey, yaşadığı atmosferdeki herkesle ve her şeyle uyum içerisindedir.
Anadolu pedagojisinin kolektif ruha sahip olarak yetiştirdiği birey, sadece kendi sağlığı için değil, aynı zamanda yanında bulunan kişilerin de sağlığını düşündüğü için sigara içmez, alkollü araç kullanmaz. “Ben Hristiyan’ım. Ondan dolayı içki içmek bana serbest“ veya “Ben dinsizim. Ondan dolayı bana serbest“ diyemez. Anadolu topraklarında yaşamış ve bir zamanlar farklı dinlere mensup olan kişiler de aynı hassasiyeti göstermiş ve toplumun içerisinde başkalarına zarar vermemek için alkol ve uyuşturucu kullanmaktan veya başkalarının zarar göreceği davranışları yapmaktan geri durmuşlardır.
Bu coğrafya üzerinde yaşamış olan değişik dinlere mensup insanlar, Ramazan ayında oruç tutan Müslümanların orucuna saygı göstermişlerdir. Oruç tutmadıkları halde sosyal hayat içerisinde kendilerini yemekten içmekten alıkoymuşlardır. Bu itibarla bakıldığında kolektif şuura sahip bir kişinin hangi dine mensup olursa olsun, içinde yaşadığı toplumun değerleriyle barışık olduğunu, sosyal empati gücü yüksek, dayanışma ile toplumu ve kendisini ileriye götürdüğünü görmekteyiz.
Anadolu pedagojisinde kişi, kendi duygularını yaşamakta, kendi hislerini derinliğine hissetmekte tamamen özgür, ancak sosyal hayat içerisinde; hatta tabiat hayatı içerisinde oldukça disiplinli, kurallarla hareket eder.
Bu şuurda gelişen bireylerin oluşturduğu toplum ve hatta ülke bir barış adası haline dönüşecektir. Bu anlayışa ve sonuca bütün insanlığın ihtiyacı olduğu aşikardır. Kaynak: Çocukluk Sırrı