Helalleşmek

Bazı anlar vardır ki insan hayatında -misal hastalık gibi- kırılma yaratabiliyor. İşte böylesi kırılma anlarında çoğu kez farkına varıyoruz yaptıklarımızı veya yapamadıklarımızı. Elde imkân varken yapmadıklarımızı o son anda yapmak istiyoruz fakat o zamanda işte iş işten geçmiş oluyor. Bu kırılma anını yaşamadan bazı şeylerin farkına vararak yanlışlarımızı düzeltebilir, eksikliklerimizi giderebilir, kırdıklarımızı onarabiliriz. Çok daha

REMZİ KAPTAN 27 Mart 2020 BLOG

Bazı anlar vardır ki insan hayatında -misal hastalık gibi- kırılma yaratabiliyor. İşte böylesi kırılma anlarında çoğu kez farkına varıyoruz yaptıklarımızı veya yapamadıklarımızı. Elde imkân varken yapmadıklarımızı o son anda yapmak istiyoruz fakat o zamanda işte iş işten geçmiş oluyor.

Bu kırılma anını yaşamadan bazı şeylerin farkına vararak yanlışlarımızı düzeltebilir, eksikliklerimizi giderebilir, kırdıklarımızı onarabiliriz.

Çok daha fazla geç olmadan en başta kendi özümüzü dara çekebilir, kendi vicdanımızın sorgusuna tabi olabiliriz.

Çevremizde bilerek veya bilmeyerek, bilinçli veya istem dışı üzdüklerimizin gönlünü alabilir, zarara uğrattıklarımızın zararını ödeyebilir, devirmiş olduklarımızı tekrardan düzeltebiliriz.

Eğer kendimizi çok akıllı, bilgili ve dünyanın merkezinde görmüyorsak, kendimizi bu geçici yaşamın ölümsüz hükümdarı olarak görmüyorsak şayet. Ne yazık ki çoğumuz öyle görüyoruz kendimizi.

Yaşamış ve ölmüş yüz milyardan fazla insanın akıbetlerinden zerre misal almıyoruz. Oysa sonsuz bir kâinatta ve bu kâinattın küçücük bir noktasında zerre kadar önemi olmayan varlıklarız.

Bu benlik, şımarıklık, tüketim hırsı, kavmiyetçilik de neyin nesi böyle… Hangi aklın, duygunun, düşüncenin dışavurumudur bu dünyayı ben yarattım diye boş havaya pres yapan kibir.

Yılların ötesinden sesleniyor oysa ozan; Engin ol gönül engin!

Ölmeden önce ölenlerin yaptığını yapalım. Bizi üzenleri affedelim, kırdıklarımızdan af dileyelim, döktüğümüzü varsa dolduralım. Ve öylece varalım Hakk’ın divanına. Bunu yapmadığımız takdirde yaptığımız hiç bir yakarış bizleri alnı açık hale getirmez.

Demiyor muydu; Kul hakkı ile gelmeyin!