Hakk sevgisinde eriyip yok olmak

Dünya-ahiret, zaman-mekan hislerinin üstüne çıkmışlardır. Bu nedenle de, ne Cennet’e ulaşmak ne de Cehennem’den kaçınmak için yaşarlar. Onlar bu dünyada iken, Hakk sevgisi içinde erimişler; yok olmuşlardır. Aşk, her ayıbın kirini yıkar. Gayb perdelerini ortadan kaldırır. Aşk, hakikatte Allah’ın vasıflarındandır. İnsana aşıklık vasfı gelince, ondan beşeri vasıfların hepsi gider. Aşık kişi, Allah ahlakı ile ahlaklanır.

PANORAMA - NEWS 01 Eylül 2021 BLOG

Dünya-ahiret, zaman-mekan hislerinin üstüne çıkmışlardır. Bu nedenle de, ne Cennet’e ulaşmak ne de Cehennem’den kaçınmak için yaşarlar. Onlar bu dünyada iken, Hakk sevgisi içinde erimişler; yok olmuşlardır.

Aşk, her ayıbın kirini yıkar. Gayb perdelerini ortadan kaldırır. Aşk, hakikatte Allah’ın vasıflarındandır. İnsana aşıklık vasfı gelince, ondan beşeri vasıfların hepsi gider. Aşık kişi, Allah ahlakı ile ahlaklanır. Sevmeyi ve karşılıksız vermeyi öğrenir. Yaradandan ötürü yaratılanları da sever ve onları hoşgörür.
Hacı Bektâş-ı Veli, Makalat’ında Molla Sadettin’in aşk hakkındaki şu beyitlerini nakleder:
“Ol can ki aşktan olur / Bekası bin can olur
Kamu canlar ölünce / Hem o can diri kalır
Aşk dirliğin alalım / Bu dirlikte kalalım
Ölmez dirlik bulalım / Çün can Dost’a birikir.”
Hacı Bektâş-ı Veli, aşık bir velinin Allah ü Teala’ya münacaatından hasıl olacak tecellileri şu şekilde anlatır:
“O velinin ‘ya Rabbi’ demesiyle Allah ü Teala Hazretlerinin ‘lebbeyk (buyur kulum)’ demesi arşta birleşir ve bu iki sözün arasından bir nur çıkar. O nurun parlamasından yedinci kat gökte renk renk çiçekler biter. Ta altıncı gök arası o çiçeklerin güzel kokusuyla dolar. Beşinci kat gök arası, amber; dördüncü kat gök arası misk; üçüncü kat gök arası, reyhan; ikinci kat gök arası, misk ve birinci gök arası gül kokusuyla dolar, alem münevver olur (nurlanır). O zaman yedi katın melekleri birbirine müjde verirler ve şöyle seslenirler: Bu gün ne mübarek gündür ki güzel kokular geldi: Çok güzel bir gün, deyip çiçekler toplarlar, sekiz cennetin içini o çiçeklerle bezerler.”
Veliler, yukarıda da anlatıldığı gibi, gönüllerinin derinliklerine doğru yükselirler, oradan aldıkları sırları dönüşte isteklilere, yani derviş ve muhiblerine hediye olarak getirirler. Sohbet ederler; irşad ederler. Tasavvufta aşk, ilahî sırlara ermenin ve başkalarını da erdirmenin yoludur. Gönül ve kalblerini aşkla eğiten dervişler, her türlü fena düşünce ve davranıştan uzaklaşır, insan-ı kamil olmanın ruhânî zevkini yaşarlar. Onlar için artık “Allah pes, baki heves”tir.
Allah aşkı ile cilalanan kalbde kötü duygu ve düşüncelere yer kalmaz. Kalbinde Allah sevgisini taşıyan kişi ruhânî zevke ererek, ser mest olur. Onun için artık Yüce Dost’tan ve O’nun Cemal’ini görme arzusundan başka bir şey yoktur. “Vuslat” (Allah’la bir olma) adı verilen O’na kavuşma arzusu, aşığı o hale getirir ki, O’ndan başka bir şey düşünemez olur.
Her şeyden O’na kaçar. O’nun sözü olan Kur’an’ı okuyarak, O’nun adını zikrederek dinlenir. O’na itaat eder ve O’na karşı gelmekten sakınır. O’nun ahlakı ile ahlaklanır. Almadan vermeyi, yemeden yedirmeyi, giymeden giydirmeyi, incinse de incitmemeyi öğrenir.
Hacıbektaş Dergâhında bulunan ve Hacı Bektâş-ı Veli Hazretlerinin dervişleriyle sohbetlerini yaptığı Meydan Evi’nin dört kapı kırk makamı sembolize eden kırlangıç tavanı; Allah’la bir olmak amacıyla insanın göğe yükselişini, âşıklara, Allah’ın seçkin kullarına karışmasını temsil eder.
Allahu Teala cümlemizi İbrahim aleyhi’s-selam misali; Kalp Kabesi’ni onaranlardan, içindeki dünya sevgisi, mal, mülk, makam, mevki, şehvet ve şöhret gibi putları kıranlardan eylesin. Her Perşembe gecesi zikir, fikir ve şükürle, Erenler meydanında cem’ül-cem makamına kavuşarak, kalp durağından muhabbet burağına binenlerden, vuslat menziline varanlardan eylesin…