Hacı Bektâş-ı Veli’ye göre kalp eğitimi

Tasavvuftaki genel anlayışa paralel olarak Hacı Bektâş-ı Veli’ye göre de kalbi, ilahî aşkı duymaktan alıkoyan yegane engel; dünya sevgisidir. Onun için, dünya mezbeleden başka bir şey değildir ve dünyaperestler de hiçbir halde ondan ayrılmazlar. Bir gün kendisine; “Dünya hakkında ne buyuruyorsunuz?” diye sorulduğunda; “Ne söyleyeyim o şey hakkında ki, zahmetle elde ederler ve hasetle muhafaza

PANORAMA - NEWS 27 Ağustos 2021 BLOG

Tasavvuftaki genel anlayışa paralel olarak Hacı Bektâş-ı Veli’ye göre de kalbi, ilahî aşkı duymaktan alıkoyan yegane engel; dünya sevgisidir. Onun için, dünya mezbeleden başka bir şey değildir ve dünyaperestler de hiçbir halde ondan ayrılmazlar.

Bir gün kendisine; “Dünya hakkında ne buyuruyorsunuz?” diye sorulduğunda; “Ne söyleyeyim o şey hakkında ki, zahmetle elde ederler ve hasetle muhafaza ederler. Hasretle de ellerinden çıkarırlar” diye cevap vermiştir.
Kalb, sevgi yeridir. İçinde sevgi olmayan kalbler, bir taşa benzer. Aşk, kalbi yakar, yumuşatır; muma döndürür. Ama bu aşkı doğru seçmek gerekir. Eğer gönle dünya sevgisi doldurulursa “Dost sevgisi”nin oraya girmesi zor olur. Oysa dünya da, dünya sevgisi de geçicidir; ebedi olan Hakk sevgisi, Dost sevgisidir.

Yunus Emre de, dünyanın gelip geçici olduğunu şiirlerinde işlemiştir. Bir şiirinde şöyle söyler:

“Sen dünyaya benim derdin
Sana da kalmış ola mı?
Sen dünyayı dost sanırdın
Yüzüne gülmüş ola mı?
Dünya kime kaldı baki
Aç gözünü Kur’an oku
Senin dahi ecel oku
Boynunu vurmuş ola mı?”
Aynı anda iki şeye birden sevgi duymak mümkün değildir. Bir kalbde hem Allah, hem de dünya sevgisi aynı anda bulunmaz. Bu yüzden mutasavvıflar, mecazi anlamdaki fakirliği tercih etmişler, yani dünya sevgisini kalblerinden çıkarmaya çalışmışlardır. “Terk-i dünya” yani; dünya sevgisini kalbden çıkarmak, dünyadan el-etek çekmek anlamına da gelmemektedir.
Allah’ı dünyadan daha fazla sevmek, O’nun hoşnutluğunu kazanmak için çalışmak demektir. Hacı Bektâş-ı Veli, dervişlerine fakirliği tercih etmelerini tavsiye etmiştir: “Fakrdan korkan münafık olur.” “Fakirlik; her yoklukta sükundur ve her varlıkta bezldir. Yani fakr; her yoklukla uyuşmak (şikayet etmemek) ve varlıktan kurtulmaktır.” Burada da fakirlikten kastedilen, dünya malına bel bağlamamaktır.
Dünya sevgisinin kalbde açacağı yaralara dikkati çeken, fakirliği tavsiye eden Hacı Bektâş-ı Veli, dünya sevgisinin kalbden nasıl atılabileceğini de “Şerh-i Besmele” adlı eserinde temsili bir hikayeyle anlatır:
“Şeytan dedi ki: Allah’ım, varayım inananların gönlüne, dünya hırsını sokayım ve kalblerini karıştırayım. Gönülleri böyle olursa dillerinde de dünya arzusu olur. Ondan sonra da gönülleri, Sen’in ismine layık bir yer olmaktan çıkar. Allah ü Teala buyurdu:
Ey uğursuz! Kendi yapacağın hileyi düşünürsün. Bizim kullarımız için lutfumuz var; bunu hiç düşünmezsin. Yüceliğim hakkı için söylüyorum. Eğer onların kalbleri, dünya arzularıyla dolarsa, Ben onlara; ‘Euzübi’llahi mine’ş-şeytani’r-racim’, ‘Bismi’llahi’r- Rahmani’r-Rahim’ demelerini öğretirim. ‘Euzü’ desinler, dilleri arınsın. ‘Bismi’llah’ okusunlar, gönülleri arınsın. Böylece Ben’im adıma dilleri, sevgime de gönülleri layık olsun.”
Hacı Bektâş-ı Veli, burada Allah’ın adının anılmasını, yani; zikri tavsiye etmektedir. Allah ile meşgul olan kalbe muhabbet-i ilahî tecelli edecek, mutmain olan nefis, dünya sevgisini terkedecektir.
Kalbe huzur ve itminan veren yegane duygu ise muhabbet-i ilahî, yani; Allah aşkıdır. “Mü’minlerin Allah’ı sevmesi hepsinden şiddetlidir.” “O, onları sever, onlar da O’nu severler.” “Allah, bize sevgiden büyük bir pay vermiştir. Aynı zamanda bize sevgiyi tutabilecek gücü de vermiştir.”
Bir süre Mevlana’ya da hocalık yapmış olan İbn-i Arabi, Allah aşkının gücünü şu sözlerle ifade etmektedir: “Vallahi, ben sevgide öyle bir şey buluyorum ki, hayalimdeki o sevgi, gökyüzünde olsaydı hiç kuşkusuz gökyüzü çatır çatır çatlardı. Eğer bu aşk yıldızlarda olsaydı, yıldızlar parçalanır, parça parça düşerdi. Eğer bu aşk dağlarda olsaydı, dağlar yerinden kalkar yürürdü.” Ancak insan kalbi, ilahî aşkın tecellisine dayanabilmektedir. Zira o, bunun için yaratılmıştır. Onu dirilten aşktır. Hacı Bektâş-ı Veli’nin ifadesiyle; “Aşk, kalbin hayatıdır.”

Hikmetlerinde daha çok Allah aşkını işleyen Hoca Ahmed Yesevi, bu durumu şöyle anlatır:

“Ateşe salsa, ateşten yanmaz aşık kişi
Yer ve göğü bostan kılar akan yaşı
Allah dese şeksiz parlar içi dışı
Kavrulup yanmak aşıklara bazi olur.”
“Ey Allah’ım! Sana cehennem korkusuyla ibadet edersem, beni cehennemde yak; Sana cennet ümidiyle ibadet edersem, beni oradan çıkar; fakat Sana yalnız Senin için ibadet edersem, ebedi güzelliğini benden esirgeme!” diyen Rabiatü’l-Adeviyye, “Ma’şuk’dan kopmuş olma korkusuna kıyasla cehennem korkusu, ummana dökülen bir su damlası gibidir” diyen Zü’n-Nûn-u Mısri, Allah aşkının mutasavvıfların kalbinde aldığı yer konusunda bize fikir vermektedir.