Gıybet veya iletişimde maslahat

Gıybet istenilmeyen bir şeyin arkadan konuşulmasıdır, denilebilir. Herhangi bir toplumda konuşulanları analiz etmek mümkün olsa, o toplumun anlık sosyolojik yapısı ve geleceği hakkında net bir tablo çizmek mümkün olabilirdi. Tabii ki geçmişi hakkında da pek çok şey söylenebilirdi aynı zamanda. Ya anda geçmişimizi yaşarız ya da geleceğimizi planlarız çünkü. Söylemlerimiz düşüncelerimizin bir ürünüdür deklerasyonudur. Aslolan

SEDAT İLHAN 20 Haziran 2021 BLOG

Gıybet istenilmeyen bir şeyin arkadan konuşulmasıdır, denilebilir. Herhangi bir toplumda konuşulanları analiz etmek mümkün olsa, o toplumun anlık sosyolojik yapısı ve geleceği hakkında net bir tablo çizmek mümkün olabilirdi. Tabii ki geçmişi hakkında da pek çok şey söylenebilirdi aynı zamanda. Ya anda geçmişimizi yaşarız ya da geleceğimizi planlarız çünkü.

Söylemlerimiz düşüncelerimizin bir ürünüdür deklerasyonudur. Aslolan düşüncelerimiz olsa da, bu nedenle bizi sorgulayabilmek dünya şartlarında mümkün değildir. Ancak söylemlerimiz ??? İçeriği herhangi bir suç içermese de, maddi direkt bir karşılığı olmasa da, yaşadığımız iyi veya kötü her şeyin kaynağıdır onlar. Bu anlamda sorumluluğumuz sadece kendi hayatımızla sınırlı da değildir. Birbirimizi etkileriz, etki alanımızın genişliğiyle orantılı olarak tüm toplumu bir yerlere sürüklüyor olabiliriz.

Bir gün benden yaklaşık 10 yaş kadar büyük bir dost, 70 yaşlarında gurbet ellerde iş kurmaya çalışan bir ustadan bahsetmiş „bu yaşta para kazansa ne yapacak, gitsin yayladaki evinde otursun, bir kaç tavuk, bir koyun huzurla yaşasın“ demişti. Sordum ona, „parası olan insanlarla ilgili algımız nedir?“ Cevap beklemediğim sorumun cevapsız kalmasını neye yormalı ? Başarıyı, bilgiyi, değeri, mutluluğu zenginliğin bir sonucu olarak görüyorsak eğer, başımıza sabitlenmiş bir sopanın ucundaki havucun peşinden koştururken bulabiliriz kendimizi. Mutluluk hayallerimizi süsler sadece veya seraplarda dolaşır dururuz. Herkes haklıdır ama çöküşe adım adım yaklaşıyor olabiliriz. Çağlayanın sesini nehrin kenarından dinlemek zevk verir insana. Ancak bir kayık ile şelaleye yaklaşıyorsak eğer kulakları sağır eder o ses, kimse kimseyi duyamaz, kimsenin haklı veya haksız olması, iyi veya kötü olması kurtuluşa çare olamaz.

Birbirimizi etkiliyoruz. Bazen haklı olarak yapıyoruz bunu ama sonuç gözetmeden. Konuşmalarımızda maslahat gözetilmeli oysa. Bu bir iyi niyet temennisinden daha ileri bir şey olmalı, yapabildiğimizce. Mesela birilerinin hatalarını söyleriz masumane. Eğer yüzüne karşı söyledik ise usulünce, tebliğ bile olabilir. Ya bir başkasıyla kritik etti isek?

Konuştuğumuz konu her ne olursa olsun, kimin hakkında olursa olsun, aslında muhatabımız karşımızda o an oturan kişidir. Birisinin hakkında kötü şeyler söylüyorsak eğer, iyilerden olduğumuza deliller sıralıyor olabiliriz kendimizce. Muhatabımız, yapılmaması gerekenleri mi duyar, yapılabileceğine mazeretler mi öğrenir, söylemlerin büyüsü ile efsunlanır mı, kim bilebilir? Birisinin iyiliklerini anlatıyorsak eğer, iyilik dileniyor bile görülebiliriz. Menkibeye konu olan kişi herkesin tanıdığı, bildiği, sevdiği, hürmet ettiği bir Allah dostu ise, onun erdemini anlatmanın erdemi ile iç huzuru (!) yaşayabiliriz. Ya maslahat??? Emin olabilmek için insanları tanımak, her insanı ayrı ayrı tanımak gereklidir. Ve Allah dostları susmayı erdem bilirler bu nedenle…

İnsanız, sürekli öğreniyoruz, her yaşanılanı öğrenme fırsatı bilmeliyiz. Dostlarımızdan gelen herhangi beklenmedik bir hareket, tavır ile şok olduk ise, kendimizi boşlukta bulabiliriz. Dost bildiklerimize koşarız hemen. İçimizi dökeriz. Ama biraz zaman geçince, belki de olayın farklı boyutlarını keşfedince pişman olabiliriz. Veya herhalukarda faydasızlık içimizi acıtabilir. En kısa sürede helallik istemeli söylemlerimiz için. Ve gıybetimize ortak olan dostlarımızı gözden geçirmeli. Böylece güzelliklere giden yollar açılabilir belki de önümüze, güzelliklere yol olma fırsatı doğar bir güneş gibi hayatımıza. Güzel görür, güzel düşünür, şükrü şükür biliriz…

Bu yazı hakkında dostların görüşlerini aldım. Çok hafif olduğunu söylediler. Eklemeler yapmak istedim ama başaramadım. Belirli bir akış sağlanmış olduğundan da olabilir bu, gıybete bakmak istediğim açıdan da olabilir. Veya gıybet hakkındaki düşüncelerimizi biraz daha genişletebilirsek neler görebiliriz ?

Gıybet herhangi bir haksızlığa uğradığımızda, haklılığımızı haykırdığımız bir çırpınış değildir sadece. Karşımızda oturan kişiyi muhatap almadan genellikle bilgelik kasmak için sarfettiğimiz kelimelerdir gıybet, en hafifi ile işe yaramaz laf kalabalığı.

Başarılı insanların neler yaptıklarını sıralarız mesela. Sabah erken kalkarlar vs vs. Ve çokça paraları vardır, ne kadar çok ise paraları o kadar başarılıdırlar(!). Bu tanım, düşünce sistemimize nereden yerleşti bilmeyiz ama bilmeyi başarı biliriz.

Oysa başarı, diğerlerinin ne düşündüklerine, ne söylediklerine aldırmadan, sadece kendimizi mutlu eden şeylere odaklanarak varılabilen bir iç huzurudur. Muhataplarımızı kendi değerlerimiz ile boğmak yerine „seni mutlu eden şey nedir, sana nasıl yardımcı olabilirim, birlikte kendimizi geliştirmek için neler yapabiliriz“ diyebildiğimizde, özgür, huzurlu, mutlu, gelişmelere açık bir toplum kendiliğinden oluşuveririr rahmetiyle…