Geçmişi bilmeyen, bugünkü Türk toplumunu tanıyamaz

Türk insanını tanımak istiyorsak sadece bugünkü durumuyla değerlendirirsek yanlış anlamış oluruz. Yıllardır birikmiş duyguların, düşüncelerin ve yaşam tarzının bu güne yansımasıdır. Horlanma, dışlanma, ezilme, belki de hiçbir şey yapamama duygusu, bugünkü Türk toplumunun fikir ve düşünce yapısı oluşturdu. Düşünün terlemiş bir insanın, suyu buluduğundaki tavrını, ya da aç kalmış bir insanın yemeğe ulaştığındaki durumunu. Yıllardır

PANORAMA - NEWS 15 Nisan 2017

Türk insanını tanımak istiyorsak sadece bugünkü durumuyla değerlendirirsek yanlış anlamış oluruz. Yıllardır birikmiş duyguların, düşüncelerin ve yaşam tarzının bu güne yansımasıdır. Horlanma, dışlanma, ezilme, belki de hiçbir şey yapamama duygusu, bugünkü Türk toplumunun fikir ve düşünce yapısı oluşturdu.

Düşünün terlemiş bir insanın, suyu buluduğundaki tavrını, ya da aç kalmış bir insanın yemeğe ulaştığındaki durumunu. Yıllardır bütün imkanları elinden alınmış bir topluluk, bir anda, ekonomik ve sosyal alanda rahatlıyor.  insanların dini ve manevi değerleri yasakken, biranda serbest bırakılıyor.

Eskiden, toplumun sadece belli bir kesimin de özel araba varken, şuan herkesin birer arabası oldu. Saatlerce süren yolculuklar, gelişen teknoloji ve ulaşım araçlarıyla, zaman olarak yarıya düştü. Arabaların bile gitmekte zorlandığı yollar otobana dönüşünce mesafeler kısaldı. Bir zamanlar arabaya binerken şimdi uçağa, otobüslerle yolculuk yaparken, hızlı trene biner olduk.

Köprüler, evler, alış veriş merkezleri, gezi parkları ve eğlence yerleri gibi yapılar çoğalınca, insanların eskiden çekmiş olduğu zorluklar hayalinden hiç gitmedi.

Düşünün, doktor ve hastane olmadığı için ölen insanları, hastasını şehirlere yetiştirmek için zorluk çeken ve bazen yolda ölen anne ve babaları, hastaneye ulaştığında,  horlanan hastaları. Parası olmadığı için, hastaneye alınmayan dedeleri ve nineleri.

İlaç kuyruğunda bekleyen ve bugün git, yarın gel denilen hastaları.  Parasızlıktan dolayı hastanede cenazesi rehin kalan yakınları. Hastasını tedavi edebilmek için doktorlara verilen rüşvetleri. Bu psikolojiyi yaşamadan Türk toplumunu tanıyamazsınız.

Emeklilik hayalken, toplumun çoğu genç yaşlarda emekli oldu. Giydiğimiz elbise, konuştuğumuz dil ve yaşadığımız kültürden dolayı horlanıp, kamu kurumlarında düğme ilikliyorduk. Bürokratlar karşısın da korkudan şapka çıkartıyorduk. Köylü ve fakir aile çocukları olarak okuyamaz, okuyanlara da ulaşılmaz insan gözüyle bakıyorduk. Şimdi ise çocuklarımız, akrabalarımız ve tanıdıklarımız üniversiteye gider oldu. Eskiden bağlı olduğumuz şehre gitmek de zorlanırken, iznimizi tatil merkezlerinde yapar olduk. Hatta Avrupa ülkelerine gitme fırsatını yakaladık.

Kısa bir zaman da bu kadar teknik alt yapı ve fiziki değişimi elde eden toplum, aynı seviyede kültür, bilim, ahlak ve evrensel insani değerleri yakalayamayınca, ters istikamette bir değişim oldu. Bizi bu seviyeye getiren insanlara karşı minnet ve şükran duyma hissine kapıldık. Belki de bu hisse kapılmamızın en büyük nedeni, benim sayemde bu seviyeye geldiniz söylemlerinin her gün söylenmesiydi.

Dünya devletleri arasında isminin bile anılmadığı bir ülkeyken, AB, NATO, ABD gibi ülkeler dikkate alır hale geldi. Bununla birlikte bu ülkelere ayar verme gücünü kendimizde hissettik. Gerekirse bu ülkelere meydan okuma konumuna geldiğimizi zannettik.

Bir zamanlar olduğu gibi, Ortadoğu ülkelerine abilik yapma duygusuna kapıldık.  Çünkü toplum olarak uzun süre ezik yaşadığımız için, bu kadar değişim ve gelişimin sarhoşluğuna kapıldık. Dünya da bizden başka güçlü ülke yok sandık. Ama yanıldık. Çünkü bizi, bizden daha iyi bilenlerin gazına geldik.