Fıtratın ve vicdanın sesini dinlemek

Herkesin ‘’Önce ben’’ dediği bir ortamda menfaatler çatışması sosyal hayatı vahşi bir arena hükmüne getiriyor. Hanımlar da bu rüzgârdan farkına varmadan payını alıyorlar. Aslında insanî ve manevî bir üstünlük hükmünde olan fıtrî avantajlarını kaybediyorlar. ”Ben’lerin” mücadele ettiği arenaya kadınlar adına giriyorlar. Farkına bile varamadan hayat tercihleriyle fıtratlarını bozuyorlar. KADINLARIN FITRÎ AVANTAJLARI? Feragat, fedakârlık, esneklik, hoşgörü,

PANORAMA - NEWS 26 Şubat 2020 BLOG

Herkesin ‘’Önce ben’’ dediği bir ortamda menfaatler çatışması sosyal hayatı vahşi bir arena hükmüne getiriyor. Hanımlar da bu rüzgârdan farkına varmadan payını alıyorlar.

Aslında insanî ve manevî bir üstünlük hükmünde olan fıtrî avantajlarını kaybediyorlar. ”Ben’lerin” mücadele ettiği arenaya kadınlar adına giriyorlar. Farkına bile varamadan hayat tercihleriyle fıtratlarını bozuyorlar.

KADINLARIN FITRÎ AVANTAJLARI?

Feragat, fedakârlık, esneklik, hoşgörü, şefkat, diğergamlık gibi özellikler kadınların yaradılıştan getirdikleri fıtrî avantajlardır. Bu özellikler insanlığın en üst makamındadır. Belki de bu yüzden büyük düşünürler, ”Şefkat, aşk ve muhabbetten çok keskin ve parlak ve ulvî ve nezihtir ve makam-ı nübüvvete lâyıktır’’ derler.

Evet, şefkat kahramanlığı bir makamdır. Kader programı içinde anne olsun, olmasın bütün hanımlar bu makama sahiptir. Bu özellikleriyle hem kendi ailelerini, hem de toplumu müsbet manada insaniyete lâyık bir hâle dönüştürürler.

İşte günümüzde ne yazıktır ki, kadınların bu fıtrî avantajları yine kendi tercihleriyle bozulmakta, tahrip olmaktadır. ‘’Kadınlara hürriyet’’ adı altında sosyal akımlar da bu bozulmayı hızlandırmaktadır. Son derece mazbut ve aile hayatına önem veren insanlardan da bu tip akımlara destek verenler çıkmaktadır.

FEMİNİST BİR ÖNCÜ: SİMONE DE BEAUVOİR

‘’Hayatım en büyük eserimdir’’ diyen Beauvoir oy, eğitim ve mülkiyet hakkı gibi temel haklara kadınların da sahip olması için mücadele eden birinci dalga feminist akımdan sonra gelen ikinci dalga feminizmin öncülerinden sayılıyor. Beauvoir ferdin yıllar içinde toplum tarafından ‘’kadın’’ olma sürecine itildiğini, böylelikle ferdin erkek egemen toplum tarafından kodlanıp öğrenilmiş deneyimlere yönlendirilerek bir sömürüye yol açtığını söylüyor, eşitliği ve cinsel hürriyeti savunuyordu. ‘’Kadını götürüp mutfağa ya da süslenme odasına kapatıyor, sonra da ufkunun darlığına şaşırıyoruz. Kanatlarını kesiyoruz, sonra da uçamıyor diye yakınıyoruz’’ derken de kadın hareketine başka bir pencereden bakıyordu.

Şimdilerdeyse üçüncü dalga, dördüncü dalga feminizmden bahsediliyor. Feministler ‘’cinsiyet eşitliği’’ çerçevesinde çocukların dahi cinsiyet ve cinsel tercihlerine kendilerinin karar vermesi gerektiğini savunup bunun hukukî alt yapısını oluşturmaya çalışıyorlar.

HÜLÂSA

Ahirzamanın dehşetli şahısları üzerine hadisleri tefsir ettiği Beşinci Şuâ’da ”kadın hürriyetleri perdesi altında dehşetli bir diğer komite’’ ifadeleriyle tanımladığı ibretli tablo üzerinde tefekkür etmeliyiz. Zira, farkında bile olmadan mazbut ve aile hayatına önem veren insanları bile etkileyen bu dehşetli akımlar nesilleri bozmakta, fıtratları tahrip etmektedir.

Çare; fıtratın ve vicdanın sesini dinlemektedir!

Alıntı: Yasemin GÜLEÇYÜZ