Farklı bir açıdan da, eleştiri kültürü ve yapıcı eleştiri metodolojisi geliştirilmeye çalışılan modernite anlayışının bir ürünüdür.
Bu yazımızda, bencilleşen, düşünceleri basitleşen ve sorumluluk duygusundan kaçan birtakım insanların kendilerini var edebilme yollarının ilki sayılabilecek bir konuyu ‘Eleştirinin altında yatan temel psikolojiyi’ ele alacağım.
Eleştiri, bir düşünceye farklı açılardan bakabilme, kabul etmeme, benimsememe gibi kişi tarafından aynı görülmeyen, kabul etmekte zorlanılan bakış açısının adıdır bence. Bu kavram, ilk etapta olumsuzu çağrıştırsa da bir kültür olarak, yapıcı anlam olarak ve bireysel farklılık açısından önemlidir. Farklı bir açıdan da, eleştiri kültürü ve yapıcı eleştiri metodolojisi geliştirilmeye çalışılan modernite anlayışının bir ürünüdür.
Eleştirmenin yapıcı boyutundan çok onun günümüzde anlaşılan ve sıkça karşı argümanmış gibi kullanılan boyutu üzerinde duracağım. Sürekli eleştirme alışkanlığı olan kişilerin haz noktasına varan bu davranışlarının temelinde yatan asıl psikolojiye odaklandığımızda, kişilerin bazı sorun ve eksiklerini örtme, gizleme ve üste çıkma eylemleri barındırdığına şahit olacağız.
Eleştirme alışkanlığı olan kişilerde ilk bakışta öne çıkan şeyin ya çocukluk döneminde sürekli eleştirilmiş olması ya özgüven duygusunun yetersizliği yada mükemmeliyetçi- empati eksikli gibi durumlardan kaynaklandığını görebiliriz.
Sosyal hayatımız içerisinde her türlü insan profilleriyle karşılaşmamız normaldir. Çünkü, insan kendi ailesinde bile eleştiriye, yetersizlik duygusuna ve değersizlik hissine zaman zaman maruz kalabilirken daha geniş sosyal çevresinde, okulunda, iş ortamında, arkadaş çevresinde bu durumla karşılaşması gözden uzak bir durum kesinlikle değildir.
Bu nedenle bir insanın sürekli başkalarını eleştirmesi, çeşitli psikolojik altyapılara dayanabilir. Bu davranışın arkasında yatan nedenler karmaşık ve çok boyutlu olabilir. Bunlara kısaca değinelim;
Sürekli eleştiren bir kişi, aslında kendi özsaygısında sorunlar yaşıyor olabilir.
Kendilerini yetersiz hisseden kişiler, başkalarını eleştirerek bu duygularını örtmeye çalışabilirler.
Bazı insanlarda kontrol etme ihtiyacı normallerinden daha fazla gelişmiş olabilir. Bu durumda eleştiri, çevrelerindeki insanların davranışlarını şekillendirmek veya kendi kurallarını dayatmak için bir araç olarak kullanabilirler.
Kıskançlık ve rekabet duygusunun tetiklemesiyle de bu eylemi yani sürekli eleştirmeyi kişi gerçekleştirebilir. Çünkü bu duyguya sahip kişilerde eleştirmek, başkalarının başarılarını ve olumlu özelliklerini tehdit olarak algılamanın önüne geçmek için geliştirilen bir tür psikolojik savunma taktiğidir.
Mükemmeliyetçilik duygusunun bireyde hem kendisine yönelik hem de hem de başkalarına karşı aşırı derecede yüksek standartlar belirlemesi ve acımasız olmasını gerektirebilir. Sürekli eleştiri, bu yüksek beklentilerin ve tatminsizliğin bir sonucu da olabilir.
Eleştiri, çoculukta öğrenilmiş bir davranış da olabilir. Bu davranışı ileriki yaşlarında normalmiş gibi devam ettiriyor da olabilir.
Ayrıca sürekli eleştiride bulunan kişiler, diğerlerinin duygularını anlamakta ve empati kurmakta zorlanabilirler. Bu kişilerdeki empati eksikliği, onların eleştirilerini sertleştirmelerine ve devam ettirmelerine neden olabilir.
Son olarak da onaylanma ihtiyacı olan kişilerde, başkalarından onay alma arzuları kendilerine bu motivasyonu sağlıyor da olabilir. Eleştirici kişiler, kendilerini daha bilgili veya üstün göstererek başkalarının takdirini kazanmayı umabilirler.
Konuyu toparlarsak, bu tür bir davranışın farkına varılması ve altında yatan nedenlerin anlaşılması, hem eleştiriyi yapan kişi hem de eleştiriye maruz kalan kişiler için iyileştirici bir sürecin yolculuğunu başlatabilir. Eleştiren kişinin kendi iç dünyasını anlaması ve eleştirdiği konuların aslında kendi içsel çatışmalarını yansıttığını fark etmesi, bu olumsuz döngüyü kırmanın ilk adımı olabilir.
Her şeyi kararında yaşayan iyi insanlar olma yolunun yolcularını ümit ve özlemle bekliyoruz…
VAHİT GÖZ