Dostlardan bir hediye veya dokunuşun tılsımı

Kültürümüzün bir özelliğidir bu. Gerçekten bunu bilinçli olarak mı yaparız yoksa bir refleks midir gösterdiğimiz? Farklı fikirlere açık olmamamız mıdır halimiz yoksa fikirlerimizi söyleme konusunda endişelerimiz midir bizi frenleyen? Yeni girdiğimiz ortamlarda tanışmak, tanımak için sorulanlar bizi anlatmaya ne kadar yeterli olabilir? Uluslararası, belki de zamanı aşan bir çeşitlilikle pek çok kültürün izinin bulunabildiği İstanbul’un

SEDAT İLHAN 27 Mayıs 2021 BLOG

Kültürümüzün bir özelliğidir bu. Gerçekten bunu bilinçli olarak mı yaparız yoksa bir refleks midir gösterdiğimiz? Farklı fikirlere açık olmamamız mıdır halimiz yoksa fikirlerimizi söyleme konusunda endişelerimiz midir bizi frenleyen?

Yeni girdiğimiz ortamlarda tanışmak, tanımak için sorulanlar bizi anlatmaya ne kadar yeterli olabilir? Uluslararası, belki de zamanı aşan bir çeşitlilikle pek çok kültürün izinin bulunabildiği İstanbul’un bir köşesinde iki köylünün bir araya gelmesi nasıl bir huzur verebilir? Neden fikirlerimizi öncelikleyemiyoruz?

Dostların tılsımlı dokunuşları ile kendimizi geliştirmenin, hedeflerimize ulaşmanın, diğerleri ile tamamlanmanın heyecanına erebilmek için bazı şeyleri gözden geçirmek faydalı olabilir. Böylece insanlığımızı, sınırsızlığımızı keşfedebilir, her hal üzerine, herkesle, herkes için mutluluğu aramanın, bir çiçekte, bir böcekte, kuru soğan-ekmekte bulmanın Cennet gibi ikliminde yaşayabiliriz.

İletişimin ve öğrenmenin en etkili araçlarından birisi yazmak ve okumaktır. Yazan neden yazar, okuyan neden okur? Ne gibi sonuçlar elde etmeyi bekleriz, emellerimize erdiğimizden nasıl emin olabiliriz? Benzeri sorulara cevaplarımızı, hatırlatma kağıtlarına yazıp gözümüzün önüne asmaya ne dersiniz?

Yazmalarımızın amacı öğretmek ise eğer, en iyi öğretme yolu eleştirilmektir bence. Çünkü eleştiren yazıyı zihninde canlandırır. Satırlar arasında mekik dokur. Ve kendisince bulduğu boşlukları aktarır yazara, okuyana… Yazan mı daha fazla faydalanır yazdığından, değerlendiren mi? Bazen bunu söylemek çok kolay olamaz.

Öğrenmek ise amacımız, farklı bakış açılarını görebilmek, bize yol olabilir ilim deryasına. Bir denklem kurmuşuzdur tecrübelerimizden damıtarak. Sadece bizi anlatır bu denge, bize aittir. Okuyucudan aldığımız her değerlendirme bizim için insanlığın ufkuna doğru ilerleyebileceğimiz merdivenin basamakları olabilir. Eğer nasibimiz var ise, nasibimizce.

Yazılarımızın çok okunmasını istiyorsak eğer yorumlara izin vermeli. Memnuniyetimizi hissettirmeli okuyanlara, dostlara… Satışta, satın almada bir aşamadır dokunmak, karardan önce gelen.

Değerlendirme var saymaktır, var sayılmaktır. Herkes var olmak ister, girdiği bir ortamda hoş amade bekler. Yok saymak insana verilebilecek en büyük cezalardan birisidir çünkü.

Aslında eleştirilmek yazar açısından çok önemli olduğu kadar, eleştirmek de okuyan için vazgeçilmemesi ama usulünce yapılması gereken bir faaliyettir.

Herhangi bir yazıyı odaklanarak okuduk ve anlatılan düşünce sistemini hayatın içinde görme gayretine girdik ise uygun olmadığına inandıklarımız hakkında geri bildirim vermemek çok ciddi bir erdem gerektirir. Özümsemeden okumak, insanı belki bilgili gösterir ama laubali yapabilir. Sadece güzellikleri söylemek bilgeliktir.

Detay verilmeden sadece iyi, kötü diye nitelemelerin hiçbir anlamı olmayabilir. Bazen değerlendiririz ama düşünmeden, tüm etkenleri göz önüne almadan. Kırılmasın der, güzel deyip geçebiliriz. Düşüncelerimizi söylediğimizde kırılmasından korkarız. Bazen olur konunun içinde akamayız. Bir yerlerde tıkanıklıklarımız vardır, önceliklerimiz, zaaflarımız, beklentilerimiz, hedeflerimiz… Veya o kadar çok kötüdür ki kurgu, neresinden tutacağımızı bilemeyiz, güzel deyip geçebiliriz.

Sadece pozitif yönüyle yaptığımız değerlendirmeler yazının gerçekten mükemmel olması ile mümkün görülebilir. Ancak bu çok büyük bir iddiadır. Normalde insanın her zaman, her şey için  söyleyebileceği bir sözü vardır. Söylememesinin bir nedeni yazarı gerektiği kadar tanımamasıdır. Yazarı farklı fikirlere açık bir dost bilmemiz ve söyleyince düzeliverecek aldanmışlığımız nedeni ile yaptığımız değerlendirmeler genelde hoş karşılanmayabilir.

Verilen mesajın bütünlüğü, yanlış anlaşılmaya açık yönleri ve konuya bizim bakış açımız değerlendirmemizde ayrı olarak belirtilmelidir. Yorumumuz tamamen bize ait olacaktır, bizim bakış açımız ile görünenleri kapsayacaktır. Ancak yazının bize hissettirdikleri ile anlatımın bizcesi karıştırılmamalıdır.

Herhangi bir konuda bir yazı kaleme alındı ise tüm yönlerinin yazılmış olmasını beklememelidir. Belki de sadece insan denilip geçildiğinde ve içerik herkesin anlayışına havale edildiğinde mümkün olabilir bu. Veya bilimsel makalelerde belirli bir kapsayıcılık beklenir sadece. Yazarın konuya  kendi bakış açısı ile bakması ve kendi tecrübelerini aktarması normaldir. Tanımlar, tasvirler, kavramlara verilen anlamlar yazara has olabilir.

Yazıların değerlendirilmesi ancak yazarı tanımamız ile anlamlı olabilir. Hangi kavrama, ne gibi veya ne kadar derinlikte anlam yüklediğini bilemediğimiz sürece yanılmamız mümkündür çünkü.

Yazılara dokunmak için ön şart anlamaktır. Kritik etmeden önce sorabiliriz anlama gayreti ile. Ve düşüncelerimizi iletmemiz,  anladım mesajımız ile kabule değer görülebilir.

Tabii ki teşekkür ile başlayıp teşekkür ile bitirmek, yürekten yüreğe belki güzelliklere yol olur, böylece dünya hepimiz için, hep birlikte yaşanabilir bir yer olur.