Dostça selamlaşma!

Bir kaç yıldır dört-beş bin nüfuslu şirin, sessiz, sakin, tertemiz küçük bir yerleşim merkezinde yaşıyordu. Buradaki evlerin nerdeyse hepsi özenle bakımı görümü yapılan geniş bahçelere sahipti. İlk geldiği günlerde sokaklarda çok az insanla karşılaşmasına çok şaşırmıştı. Sokaklar sanki burada sadece yazları yaşanıyormuş ve yakın zamanda da herkes kışlık evlerine dönmüş gibi bir intiba uyandırıyordu. Ama

SİNAN CAN 13 Mart 2022 BLOG

Bir kaç yıldır dört-beş bin nüfuslu şirin, sessiz, sakin, tertemiz küçük bir yerleşim merkezinde yaşıyordu. Buradaki evlerin nerdeyse hepsi özenle bakımı görümü yapılan geniş bahçelere sahipti.

İlk geldiği günlerde sokaklarda çok az insanla karşılaşmasına çok şaşırmıştı. Sokaklar sanki burada sadece yazları yaşanıyormuş ve yakın zamanda da herkes kışlık evlerine dönmüş gibi bir intiba uyandırıyordu. Ama bir süre sonra öyle olmadığını anlamıştı.

Çok yakın mesafede yürüyüş yapmak için patikaları da olan bir çam ormanı vardı. Yürüyüş yapmayı da, tabiatı da öteden beri çok severdi. Tek başına yaptığı yürüyüşler sırasında karşılaştığı insanlara zaman zaman selam verirdi. Dış görünüşü itibariyle yabancı olduğu, hemen fark ediliyordu. Selam verdiği kişiler ise bu ülkenin asli unsuru milletten insanlar idiler.

Bazıları selamına içtenlikle ve dostça karşılık verirken, bazıları da ne yazık ki kerhen mukabelede bulunuyorlardı.

Selamına umursamaz şekilde cevap verildiğinde, kırılmışlıkla başlayan tam tanımlayamadığı iç içe duygulardan oluşan bir ruh hali ile karşılaştığı kişilere bakmadan, görmezden gelerek yanlarından geçip gittiği zamanlar da oluyordu.

Bir gün yine böyle bir yürüyüş yaparken, bu kişileri yabancılara karşı selamlaşma davranışlarındaki farklılıkları anlamak için denekler olduklarını varsaymak aklına geldi.

Genel olarak insanların; karşılaştığı bir kişiye herhangi bir ayrımcılığa tabi tutmadan dostça davranabilenler ve davranamayanlar olarak sınıflandırılabileceğine karar verdi.

Maalesef dostça davranabilme kapasitesi yeterli olmayan insanlar dünyanın her ülkesinde sadece yürüyüş parkurlarında değil, okulda, iş yerinde, çarşıda, pazarda her yerde olabiliyor.

Dostça davranabilme kapasiteleri yetersiz insanların kendini beğenme ya da üstün görme gibi temel bir problemleri vardı. Aslında bu insanlar yabancılar, zenginlik-fakirlik, mevki-makam, ten rengi, inanç ve benzeri konularda ayrımcı olumsuz düşüncelerle kuşatılmış, dostça bir selamı bile alıp, veremez hale gelmiş birer zavallı idiler.

Acınacak haldeki kendini beğenmiş bu zavallıların söz ve davranışlarının kırılmaya, üzülmeye değecek bir tarafının olmadığı da çok açıktı. Onlar için sadece keşke dostça selam alıp verebilmenin özgürlüğüne, rahatlığına, mutluluğuna erebilseler temennisinde bulunulabiliyordu.
(Çekingenlik sebebiyle selam alıp vermekte zorlananlar da olabililir ki bu bambaşka bir konu idi. Elbette dalgınlık ve daha başka anlık sebepler de göz ardı edilmemeli.)

İlk kez karşılaştıklarına ya da birlikte yaşadıklarına dostça davranabilme kapasitesine sahip kişiler ise; her yerde düşünce ve duygu dünyalarındaki dinginliğin, güvenin ve sevebilmenin sesi soluğu olurlar. Tanıdık, tanımadık herkese yağmur damlaları gibi can olurlar, umut olurlar, rahmet olurlar, bereket olurlar.