Çocukmuşuz, masum ve kırılgan

Mutluluğa daimi olarak sahip olacağımız, umudun nefes gibi ruhumuzda eksik olmadığı, tüm hayaller gerçekleştiği için daha hayal kurmadığımız zamanda, yerde yaşamayı istemiştik. Öyle bir hayatın mümkün olduğuna inandırmıştık kendimizi. Ne safmışız ne çocuk. Yaşımız ilerlemiş, bedenimiz gelişmiş çocukluğumuz demek ki baki kalmış. Kalmış ki safça hayaller kurmuş, gündüz gözüyle düşler görmüş ve bu düşlerin gerçekliğine

REMZİ KAPTAN 10 Şubat 2019 BLOG

Mutluluğa daimi olarak sahip olacağımız, umudun nefes gibi ruhumuzda eksik olmadığı, tüm hayaller gerçekleştiği için daha hayal kurmadığımız zamanda, yerde yaşamayı istemiştik.

Öyle bir hayatın mümkün olduğuna inandırmıştık kendimizi.

Ne safmışız ne çocuk.

Yaşımız ilerlemiş, bedenimiz gelişmiş çocukluğumuz demek ki baki kalmış.

Kalmış ki safça hayaller kurmuş, gündüz gözüyle düşler görmüş ve bu düşlerin gerçekliğine inandırmışız kendimizi.

Oysa bilmemişiz ki saflık, umut, hayaller, mutluluk, selamet ve barış insanoğluna ne kadar yabancıymış ne kadar uzak.
Bilmemişiz.

Bilmemişiz ki kıskançlık, rekabet, hırs ve kin insanlarda esasmış.

Bilseydik, elbette düşlemez, umut etmez, hayal kurmazdık.

Biz de kurnazlığı marifet, ahlaksızlığı yetenek, üçkağıtçılığı beceri diye kabul ederdik. Bilemedik.

Çocukmuşuz, masum ve kırılgan.

O yüzden değil midir bunca yara bere, bunca geçmeyen ağrılar, bunca dinmeyen sızılar?