Cennet’e uygun yaş

Cennet’e uygun yaş

Cennet’te erkeklerin otuz üç, kadınların da on altı-on sekiz yaşlarında olacağı söylenince birisi itiraz etti.

EKREM ERDEM 22 Eylül 2024 BLOG

 “Bu durumda insan, anne ve ninesinden daha büyük olabiliyor. Hâlbuki, anne-evlat münasebeti Cennette de devam edeceğine göre bu mümkün görünmemektedir.” dedi. İzah eder misiniz?

İnsanların Cennet’e otuz üç yaşında gireceklerine dair bazı hadis-i şerifler var ki bunların çoğu hasen derecede kuvvetli rivayetlerdir. Kadınların da, erkeklerin de yeniden inşa edileceğini Kur’ân-ı Kerim sarih bir surette anlatır. Bu konuyu anlatan âyette Cenab-ı Hak,

“Biz onlara, eşlerini, kendileriyle aynı yaşta olarak, yeniden inşa ve ter ü taze vücutlar olarak yaratacağız.”  buyurur.

Yeniden inşa edilme meselesi Kur’ân âyetiyle sabit olduğu gibi hadislerde de insanların otuz üç yaşında diriltileceği ve hoşrolacağı ifade edilir. Kur’ân-ı Kerim ise bu mevzuda bize eşlerin aynı yaşta olacağını söyler. “Biz onlara, eşlerini, kendileriyle aynı yaşta olarak, yeniden inşa ve ter ü taze vücutlar olarak yaratacağız.” âyetindeki “etrâb” kelimesi “eş” mânâsına gelmektedir. Bu itibarla her iki taraf da ter ü taze olacak demektir.

Hadislerde gördüğümüz, Efendimiz’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) sayılı latifelerinden birisi; bir gün Huzur-u Risalet-penahiye yaşlı bir kadın geldi ve “Ya Resûlallah! Dua et, Allah beni de Cennet’e koysun.” dedi. Efendimiz ise latifeyle, “Yaşlılar Cennet’e giremez.” buyurdu. Kadıncağızın latifedeki nükteyi anlamayıp üzüldüğü bildirilince Allah Resûlü “(Ona haber verin) yaşlılar Cennet’e gençleşerek gireceklerdir.” buyurdu.

Soruda bir de dede ve torunların hepsi otuz üç yaşında olacaksa, anne-çocuk münasebetinin nasıl olacağı şeklinde bir beyan var. Bu, sadece bir takıntı olsa gerek. Bununla beraber bazen şeyhle mürid arasında böyle münasebetler de olabilir. Bazen şeyh genç olabilir. Mürid şeyhinden yaşlı dahi olsa, edeb-i nezihane dairesi içinde ona ikram ve tazimde bulunur. Mesela, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) kırk yaşında nübüvvetle serfiraz olmuştur.

Hazreti Ebû Bekir de (radıyallâhu anh) hemen hemen aynı yaştadır ama, Kâinatın Fahrı (sallallâhu aleyhi ve sellem) karşısında hep elpençe divan durur. O, beraber yaptıkları hicretin sonunda Kuba’da Efendimiz’in yanında oturuyordu ve Allah Resûlü’ne de çok benziyordu. Gerçi, Efendimiz biraz daha cüsseli, âbide bir insandı. Tuttuğu zaman koparır, konuştuğu zaman tesir eder, ağladığı zaman ağlatırdı. Eksiksiz bir insan ve tam bir liderdi. Buna karşılık Hazreti Ebû Bekir daha zayıftı, ama O’na çok benziyordu. Bu sırada bazıları Efendimiz’le karıştırarak ona tazimde bulunuyorlardı. O, zarif ve ruh inceliğine sahip olan insan dışarıdan gelen, kimin nebi, kimin ümmet olduğunu anlasın diye hemen eline bir yelpaze alıp Efendimiz’in yanında yelpaze sallamaya dururdu.

Yaşı aynı veya büyük olmakla beraber hiç kimse O’na karşı hürmette kusur etmiyordu. Yine Efendimiz’in amcası Hazreti Hamza da (radıyallâhu anh) O’ndan yaşlı, fakat hürmette asla kusur göstermeyen bir insandı.

Demek ki, yaş esasen izafî bir büyüklük ifade ediyor. Babalığın, ana ve nine olmanın bu insanlara kazandırdığı büyüklük hakkı yücedir ve kimse bu mevkiden onları indiremez ama, asıl büyüklüğe gelince o, kalbin ve ruhun büyüklüğüdür.

* * *

Editör: EKREM ERDEM