Sevgi ve saygı duygularını sembolize eden kavram ve değerleri formüle etmek, birikim, yetenek ve üretkenlik ister. Şiir, resim ve müzik gibi yüksek nitelikli sanatlar akıl, ruh ve gönülde rafine edilen bilgi ve duyguların farklı boyutlarda dışa vurumudur. Okumayan ve düşünmeyen cahil bir toplum, ancak kin ve nefret duygularını göreve çağıran düşmanlık söylemlerini üretebilir. Yakmak, yıkmak,
Okumayan ve düşünmeyen cahil bir toplum, ancak kin ve nefret duygularını göreve çağıran düşmanlık söylemlerini üretebilir. Yakmak, yıkmak, asmak, kesmek, kökünü kazımak, kökünü kurutmak gibi “katliam” ve “soykırım” eylemlerini icraata davet eden negatif davranışlar, gelişmemiş toplumların ortak sözlüğünün demirbaş kelimeleridir.
Sanat, bilim ve kültürden nefret eden toplumlar, ancak gelişmiş toplum ve uygarlıkları küçümseyerek, fırsat bulduklarında da onlara saldırıp yok ederek kendilerini ifade edebilirler. Barbar toplumların ortak özelliği medeni olan her şeye düşmanca bir tavır içerisinde olmaktır.
Bilimsel bilgi ve teori üretebilecek kadar hayal gücü ve zihinsel zekâsı bulunmayan kişi ve toplumlar, ancak şeytânî zekâlarını kullanarak komplo teorisi üretebilirler. Onlara göre; yeryüzünde onlara düşmanlık beslemeyen, onları kıskanmayan grup, millet ve topluluk hemen hiç yok gibidir.
Buna karşın insanlık tarihinde komplo teorileri üreterek gelişen bir toplum da yoktur. Geri kalmış toplumların en belirgin özelliği reaksiyoner bir tavır içerisinde olmaları ve bilimsel/eleştirel düşünceden mümkün olduğunca uzak durmalarıdır. Bir bilgiyi veya duyguyu anlamak, insanı ve hayatı anlamlandırmak onlara çok yabancı soyutlama yetenekleridir.
Bu nitelikleriyle birlikte veya bu niteliklerin tabi bir sonucu olarak, kendisini aldatan ve sömüren yöneticilerine aşık olan, mazoşist karakterli bu toplumlar, bünyelerinde sayıları gittikçe azalan ve kendi gelecekleri konusunda kaygılanan “fikir işçileri”ne karşı da alabildiğine sadist ve saldırgan bir tutum içerisinde olurlar.
Cehalet, bir insan veya toplumun kendi geleceğini kararttığını fark edemeyecek kadar kör olmasıdır. Cehalet, karanlık yolda ilerlerken elindeki mumu söndürmek gibi bir şeydir. Fikir işçilerinin yaptığı ise tüm bu olumsuzluklardan çaresizlik içerisinde şikayet etmek yerine, cehalet karanlığına ışık tutmaktır.
Hünkâr Hacı Bektâş-ı Velî’nin söylediği gibi; “İlimden/bilimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.” Müjdeler olsun elindeki ilim/irfân meşalesiyle cehalet karanlığını bilimin aydınlığında yokluğa mahkum edebilen fikir işçilerine!
Musa Kazım Horasânî