Can Dündar’ın köprü belgeselinde konuşmadıkları!

Ama tüm olayın Erdoğan ve Gülen arasında yaşanan tartışmadan çıktığını anlatıyor. Ama ne hikmetse, Gezi olaylarından sonra başlayan sosyal bir kırılma, ülkedeki çatışma ortamına hiç yer vermiyor. Haberde kurgu önemlidir ama kurgu haber olursa orda başka bir niyet aramak gerekir. Belgesel, olayları bize aktarıp aydınlatmaktansa, bizi bir şeylere inanmaya zorluyor. Yani ülkede her şey gül

PANORAMA - NEWS 23 Ocak 2021 BLOG

Ama tüm olayın Erdoğan ve Gülen arasında yaşanan tartışmadan çıktığını anlatıyor. Ama ne hikmetse, Gezi olaylarından sonra başlayan sosyal bir kırılma, ülkedeki çatışma ortamına hiç yer vermiyor.

Haberde kurgu önemlidir ama kurgu haber olursa orda başka bir niyet aramak gerekir. Belgesel, olayları bize aktarıp aydınlatmaktansa, bizi bir şeylere inanmaya zorluyor.

Yani ülkede her şey gül gülistanken Erdoğan ve Gülen’in amansız iktidar savaşı yüzünden batıyla aramızdaki köprünün koptuğu, demokrasimizin bombalandığı savunuluyor. Aslında, Can Dündar gazetecilik kariyerini bitirecek bir belgesele imza attı.

Belgeseli yeni bir şey öğrenme arzusu ve heyecanıyla izleyen herkeste bir hayal kırıklığı ve kızgınlık oluştu. Açık söyleyeyim belgesel sonrası ise bu kırgınlık ve kızgınlık birçoğumuzda tebessüme sebeb oldu… Yani tüm olay buymuş ve herkes buna ikna olacak.

Önemli gördüğüm iki olayı anlatıp konumuza yeniden dönelim:

Endonezya Millet Meclisi, İstihbarat Komisyonunda çalışan bir görevliden bizzat dinledim. 15 Temmuz gecesi Çırağan Sarayı’nda üst düzey bir komutan kalmaktadır. Darbe haberlerini alan elçilik çalışanları otele gelerek üst düzey komutanı arar ve, efendim darbe oluyor acil burdan çıkmamız gerek, der. Komutan ise, ‘‘Evet bende şuan tam köprüyü izliyorum, bu bir darbe değil, başka birşey, ben yatmaya gidiyorum, sizde gidin’’ der.

İkinci olayda Malezya’dan. Bir öğretmen, BM koruma kartına sahip bir akademisyen, bir işadamı sivil kişilerce kaçırılmış, olay Türkiye’de Gülen cemaati mensuplarının teslim alındığı şeklinde haber olmuştu. Malezyalı yetkililer ise olaydan haberlerinin olmadığı açıklamıştı. Olaylar burda bitmedi. Otopark kameralarından kaçırılanların yüzlerinden sivil polis olduğu anlaşılınca ülkede skandal yaşanmış, Başyargıç basına, olayın kaçırılma değil teslim alma olduğu söylemek zorunda kalmıştı. Üç kişi Türkiye’ye teslim edildi. Savcılığın yapmış olduğu açıklama tarihi öneme sahip. Zira bu üç kişi Gülen cemaatinden dolayı değil, İŞİD üyeleri olduğu için teslim edilmişti. Gazeteciler bununla alakalı bir delile sahipmişsiniz sorusuna ise Türkiye’nin böyle dediği söylenmişti.

Türkiye’nin darbenin ardında Gülen Cemaatın olduğuna dair iddiaları hiçbir zaman ciddiye alınmadı. Çünkü her ülkenin elinde güçlü benzer istihbarat kurumları var. Bu ülkeler darbe girişiminin ardında kimlerin olduğunu biliyorlardı. Ama ülkeler siyasi dengeler gereği bu bilgileri şimdilik paylaşmıyor.

Davutoğlu’nun geçenlerde söylediği, aklı başında herkesi uyarıyorum, bundan sonra ilk aşamada Erdoğan tasviye edilecek ve muhafazakarların (sadece AKP değil) bir daha başı dik dolaşamayacakları rejim kurulacak, sözünü hatırlatmak isterim.

Şimdi tamamiyle belgeseli izleyelim ve ne var, ne yok madde madde anlamaya çalışalım.

  • ‘2016’nın 15 Temmuz gecesi, Türkiye’nin Batı ile bağlantısı o köprü üstünde kesildiği’, var ama Türkiye’nin Batı ile bağlantısının Erdoğan’ın Avrasyacı siyasi iktidar ile beraber olmasıyla kesildiği yok.
  • Köprüde her açıyı gören, 18 güvenlik kamerası ve yüzlerce saatlik video görüntüleri var ama köprü üstünde konuşlandırılan keskin nişancılar, günler öncesinden köprüye çıkmaya hazırlanan Uşşaki tarikatının tacizci lideri, ellerinde kesici aletler ile orda olan Suriyeliler, askerlerin silah envanterinde olmayan kurşun kovanları, yok.
  • ‘Türkiye’nin kaderinin tamamen değiştiği o gece’, cümlesi var ama Ana muhalefet liderinin, ‘Asıl darbe 20 Temmuz’da yapıldı cümlesi yok.
  • Köprü üstünde öldürülen Erol Olçok ve oğlu Abdulah Olçok var ama Erol Olçok’un bir hafta önce Twitter’dan yazdıkları yok. Erol Olçok’un karşıdan değil sırtından vurulduğu otopsi raporu, eşi Nihal Olçok’un soruları, videolarla ispatlanan, emekli komutanların askeri öğrencileri savunmasız bir şekilde kalabalığın önüne yönlendirmesi yok.
  • İnsanları bir birine düşüren iki insanın güç mücadelesine yakından bakmak gerekiyor, iddiası var ama bunun ispatlayan Gülen hakkında tek bir belge yok.
  • Der Spiegel muhabiri Maximillian Popp açıklamarı var. Bu açıklamar gazetecilik etiği ve mesleki kriterleri ile açıklanamayacak söylemler. Zira yapılan yorumları delillendirecek tek bir belge olay yok. Farklı bir görüş yok. Sadece bu Alman muhabir ve onun delilsiz iddaları var.
  • Alman muhabir Popp, Gülen hareketi, ılımlı bir İslam’ı, sivil birlikteliği hiç bir zaman istemedi, diyor. Ayrıca, ‘Gülen ve Erdoğan görev bölüşümü yapmışlardı’, ‘Gülen hareketi, Erdogan için arka planda gizli işler yaptı’ diyor. Ama bunları neye dayarak dediği, delili, belgesi yok..
  • Belgeseli çok ilginç yapan noktalardan biri burası. Genç bir muhabirin yorumları var ama daha önce ZDF televizyonunda çıkan istihbarat uzmanının darbe ile yaptığı açıklamalardan tek bir cümle bile yok.
  • Doksanlı yılarda 28 Şubat taktikleriyle elde edilmiş sohbet konuşmaları var ama bu sohbetlerin mahkemece berat etmiş olması, Gülen’nin yaptığı izah, yok.
  • Dündar olayı dershanelere getiriyor ama Gülen’in bunları size verelim teklifinden hiç bahsetmiyor. Bilakis dersanelerin kapanmasının olayların başlangıcı olduğunu, ses kayıtlarının düştüğünü ve bunu cemaatın yaptığını söylüyor ama ne hikmetse, Almanya, İngiltere, Amerika istiharat birimlerinin Türkiye’yi dinledi açıklamasına yer verilmiyor. 17-25 dosyalarının tamamiyle hukuki olduğu, ve şuan bile ana muhalefet partisi tarafından savunulduğundan bahsetmiyor…
  • 15 Temmuz gecesi köprüde yaşanılanlara ‘son meydan savaşı’ diyen Dündar, köprü üstünde yapılan mücadelenin ülkenin demokrasinini bombaladığını söylüyor. Ama ne hikmetse MİT tırlarından, Suriye’ye savaşa hayır diyen komutanların tamamının 15 Temmuz’dan sonra tasfiyesinden ve tasfiye edilen askerlerin ordu içinde NATO’cu olarak bilinen askerler olduğundan hiç bahsetmiyor.
  • Bir binbaşının MİT binasına giderek, ordunun darbeye kalkışacağı istihbaratı var ama aynı binbaşının KHK ile görevinden atılması yok.
  • Hakan Fidan ve Hulusi Akar’ın alınan istihbarat sonrası buluştuğu. Erdoğan’a sadık olan bu iki ismin darbeyi farketmediği var, ama Doğu Perinçek ve Melih Gökçek’in bir gün önce Rus uzmanla yaptığı görüşmeler yok.
  • Bakın bu cümle tamamiye Dündar’ın ağzından çıkıyor: ‘Darbeciler, stratejik! öneme sahip olan köprünün kontrol görevini, Kuleli Askeri Lisesine vermişti’.
  • Hadi, köprünün stratejik olmasını geçtik bu kadar önemli olan, meydan savaşı olarak gösterilen köprü, askeri lise öğrencilerine teslim ediliyordu.. Bir terör saldırısını önlemeye çıkan askerlerin emir komuta zinciri belgeselde yok.
  • Erdoğan’nın Marmariste, akşam saatlerinde darbeyi eniştesinden öğrendiği var ama Erdoğan tarafından farklı konuşmalarda geçen farklı saatler yok.
  • Genel Kurmay Başkanının ağzı bağlanmış, elleri kelepçelenmişti deniyor ama belgeseldeki görüntüde ne kelepçe var ne de ağız kapalı. Ayrıca Hulusi Akar’ın makamında oturduğu sırada masasına konulan kuruyemiş ve fitre kahve de belgeselde yok
  • TRT spikerinin canlı yayın görüntüsü var ama aynı spikerin gayet rahat bir şekilde, eliyle yaptığı ok işaret yok.
  • Hande Fırat’ın telefonuyla yapılan meşhur facetime görüşmesi var ama bu görüşmeyi yapan Hande Fırat’ın, patronu Aydın Doğan ile önceden yaptığı görüşme, Hande Fırat’a bu görüşmeyi yapıp yapamayacağının konuşulması, Aydın Doğan’ın, ‘sen bunu yaparsan ben çok mutlu olurum, ayrıca çıtçıtınla sana istediğin yerde düğününü yaparım’ demesi yok.
  • Erdoğan’ın havalimanında yaptığı, Allah’ın lütfu dediği, basın açıklaması var ama yanında sırıtan Berat Albayrak yok.
  • TBMM’nin bombalanması var ama bombanın uçaktan olmadığı, binada içten patlamayla oluşan hasarların olduğu yok.
  • Ankara semalarında uçan uçaklar var ama bunların emir komuta zinciri, sarayı değilde sarayın kaldırımlarının vurması yok.
  • Teslim olan askerlerin boğazına geçirilen tellerle boğulması, kemerlerle vurulması, Fatih Tezcan gibi gazetecilerin köprü üstünde bulunan toplulukla ilgi yaptığı açıklama yok.
  • Şehit edilen askerin ablası var ama kamuoyunca tanınan Melek Çetinkaya ve sayıları binleri bulan asker annesi yok.
  • Belgeselde olmayan şunlarda var. Darbeye teşebbüsten hapse atılan, hanımları, işadamları, öğretmenler, doktorlar, mühendisler, gazeteciler, akademisyenler yok. Ülkeyi terk eden binlerce eğitimli insan yok, ahırlarda askerlere yapılan işkenceler yok, aslında belgeselde Can Dündar’ın belgeselciliğide yok.

Haber: Mehmet Ercan