Cahillik ne güzelmiş

‘Bildiğini bilene âlim, bilmediğini bilene ârif denir’. Yıllar önce bir kitapta okumuştum bu cümleyi. Çok manidar bir sözdür. İlim sahibi olmak güzeldir. İnsan, kâinatı bilir, eşyayı bilir, varlıkları bilir ve nihayet biyolojik bir varlık olarak kendi yaradılışını bilir. Fakat nihayetinde sadece kesbî ilimlerdir bunlar. Fiziğin ötesine geçmez. Oysa mü’min için asıl hedef marifetullah’tır. Yani kendini

SAİD GÜL 04 Aralık 2017 BLOG

‘Bildiğini bilene âlim, bilmediğini bilene ârif denir’. Yıllar önce bir kitapta okumuştum bu cümleyi. Çok manidar bir sözdür. İlim sahibi olmak güzeldir.

İnsan, kâinatı bilir, eşyayı bilir, varlıkları bilir ve nihayet biyolojik bir varlık olarak kendi yaradılışını bilir. Fakat nihayetinde sadece kesbî ilimlerdir bunlar. Fiziğin ötesine geçmez.

Oysa mü’min için asıl hedef marifetullah’tır. Yani kendini bildikten sonra ki adım: Rabbini bilmek. Bu mertebeye okuyan her insan ulaşamaz. Nasibi olan gelir oraya. Çünkü Allah kesbî ilimlerin yanına bir de vehbî ilim nasip eder.

Mevhibe ilimler. Rabbimizin özel lütuf olarak verdiği ilimler. Okumakla elde edilemeyen bilgidir o. Allah Rasulu (s.a.v.) Kur’anla tanıştırıldığında okuma bilmiyordu ki. İşte o ilimle bilinir Allah (c.c.). gerisi sadece kitap okumaktan ibarettir.

İslam tarihine baktığımızda her devirde alim zâtların karşısına dikilen bir de cahiller olmuştur. Onların ilimleriyle alay eden ve onları küçük düşürmeye çalışan insanlar.

Bu insanlar, uğraştıkları alimlerin sahip olduğu ilim hazinesine sahip değillerdir. Fakat onlardan daha çok bilgiye sahip olduklarını düşünürler hep. Bildiğini bilenin karşısına geçen ve hiç bir şey bilmediğini dahi bilmeyen tiplerdir bunlar. Fakat herkesten her şeyi daha iyi bildiğini düşünürler.

Günümüze kadar bu tipler hiç eksik olmadı. Verdikleri yanlış bilgilerle insanları yanlış yönlendiren insanlardır onlar. Gerek konuştukları gerekse yazdıklarıyla beyinleri bilgi mezbeleliğine çevirirler. Günümüzün en önemli iletişim aracı olan İnternet’te öyle bilgilere ulaşırız ki, doğruluğunu en az üç dört farklı kaynaktan tescilletmemizi gerektirir.

Yabancısı olduğunuz bir yerde örneğin adres sorduğunuzda size farklı farklı yerler tarif ederler. Sizi yanlış yönlendirirler. ‘Bilmiyorum’ diyemezler. Kibirlerine yediremezler cahilliklerini.

Oysa ‘bilmiyorum’ diyebilmek erdemdir. İnsan, her sahada her şeyi bilemez zaten. Bu imkansızdır. Ama milletçe her şeyi herkesten daha iyi bilen (!) bir mantığa sahibiz ne hikmetse. Söyleyen ne güzel söylemiş: ‘Biliyorsan söyle ibret alsınlar, bilmiyorsan sus adam sansınlar.’

O yüzden espri yollu söylerim hep: ‘Cahillik çok güzel şey. Düşünsenize herşeyi biliyorsunuz’. Halbuki her şeyi bilen bir milletin çağın tüm bilgi ve teknolojisine sahip olması gerekirdi.

Dünyaya hükmeden bir konumda olması gerekirdi. Sadece bilgide değil, sporda da hep dünya ve olimpiyat şampiyonu olması gerekirdi. Dünyaya yön vermeliydi bu millet. Oysa durum hiç de öyle değil. Cahillik akıyor her tarafımızdan. Bildiğini zanneden zavallı bir millete dönüştük.

Oysa okumak zor değildi. Öğrenmek kolaydı. Ama çoğuna göre zahmetliydi. Kim uğraşacaktı kitap karıştırmakla. Kimin işine gelirdi araştırma yapmak. Bir mecliste otururken, yıllarca kafa yorduğunuz bir konuda türlü türlü şeyler anlatır insanlar.

Siz doğrusunu söyledikçe inatlaşırlar. Susarsınız. İlmen mağlup olduğunuz için değil. Haddinizi bildiğiniz için susarsınız. Çünkü cahile verilecek en güzel cevap sükuttur. Bu sükutu onlar tasdikten sanırlar. Cahil dedim ya işte.

Bugün Hizmet mensubu olarak cahil insanların size attıkları iftiralara karşı kulaklarınızı tıkarsınız. Sizi her tartışma platformunda haksız bulurlar. Cehaletleri engeldir doğrusunu öğrenmeye.

Yirmi sene şu Hizmet’tesinizdir, fakat onlar sizin hareketinizi sizden daha iyi bilirler. Dedim ya, cehalet çok güzelmiş (!). Bilgi edinmekle, tecrübe kazanmakla ne uğraşacaksın. Herkes her şeyi biliyordu (!) zaten.

Oysa işin aslı şuydu: Birinci adım cehaletten kurtulmak. Daha sonra bilgiyi bir yük olmaktan kurtarıp yaradılış gayemizi bilmek.

Son olarak da o ilimle amel etmek. Alimler bu şekilde arif oldular çünkü. Bu gerçi bir nasip işidir. Fakat kimsenin elinden de nasibi alınmaz. Zira bildikleriyle amel edene Allah bilmediklerini de öğretir.

ÖNE ÇIKANLAR