Kan ihtiyacımız olur mesela bir dostumuza, bir grup olsaydı deriz, ihtiyacı olan hemencecik buluverirdi. Kurarız da bazen anında, bazıları devam eder, bazıları o anlık heyecanımızda kalır. Aslında bir olmak kolaydır. Bir topluma girdiğimizde kan kanı çeker, can canı çeker, bize benzeyeni veya tamamlayanı buluruz hiç zorlanmadan. Farkında olmadan yaparız bunu. Her ne kadar sürekli hayallerimizi
Aslında bir olmak kolaydır. Bir topluma girdiğimizde kan kanı çeker, can canı çeker, bize benzeyeni veya tamamlayanı buluruz hiç zorlanmadan. Farkında olmadan yaparız bunu.
Her ne kadar sürekli hayallerimizi süslese de bir olmak kavramı, belki milyonlarca gruba dahilizdir her birimiz.
Bir ailemiz vardır mesela, ara sıra tartışsak da. Sahi nedir anlaşamadığımız şey veya neden aile oluruz ki?
Diğer bir aidiyetimiz cinsiyetimizdir. Bir araya geldiğimizde saç saça, baş başa kavga edebileceğimiz grupdaşlarımızı koruruz ötekilere karşı. Doğuştan bize verilen özelliklerimizle üstünlük elde ettiğimizi düşünürüz, onur biliriz.
Mesleğimiz insanlığın gelişiminde en önemli etkendir. Mühendisler olmasa hala eşekle seyahat ederdik çünkü. Öğretmenlerdir bizi biz yapan şeyleri öğretenler. Doktorlar olmasa nasıl yaşayabiliriz ki. Ya çöpçüler, çöpçüler olmasa hastalıktan kırılırdık belki de. Ama neden sürekli bir yerlerde savaşlar devam eder durur?
Veya memleket derneklerimiz vardır. Köyümüze, eskiye özlemdir belki de bizi orada tutan. Aynı sokakta doğmuş olduğumuz için birbirimize güç veririz. Katilimizi, hırsızımızı, arsızımızı sahipleniriz, bizimdir o, o bizizdir.
İnsan için bir arada hareket etmek bir zorunluluktur. Bir araştırmada insanların bir yerlere ait olma hissinin çok güçlü olduğu belirtilir. Öyle ki, ihanet edene verilen en büyük ceza gruptan ihraç imiş. Ve bu nedenle katılımcılar sadıkane kurallara uymaya gayret ediyorlarmış.
Hayatımızın her aşamasında yaşadığımız bir olguya bu kadar fazlaca özlem duymamızın nedeni ne olabilir? Bir olma kavramındaki derinlik midir bizi arayışa iten yoksa yanlış yerlerde arayışımız mıdır bizi hüsranlarla kuşatan. Belki de arzumuz, dairemizi yeterince büyük tutmak üzerinedir. Dost bilemediklerimiz yani dışarıda kalanlar düşmanlarımız olabilir zamanla.
Bir olmak kolaydır ama tüm insanları içine alan bir olmak kolaydır. Aksi mümkün olmayabilir zaten. Zamanla beklentilerimiz karşılanmadığında, farklılıklarımızla yüzleştiğimizde o grupta biz olmak istemeyebiliriz veya hiçbir kimseyi oraya layık görmez hale gelebiliriz.
Tefekkür etmenin sınırı yoktur, mümkün olmayanlar bile ele alınabilir bazen. Simüle etmek anlamak için güzel bir yol olabilir. Mesela insanlığın tamamını içine alan bir grup kurmak istesek ancak sadece bir insan dışarıda kalmalı şartımız olsa bunu gerçekleyebilir miyiz? Veya herkese bir kişiyi dışarıda bırakma yetkisi versek nasıl bir oluşum beklenir? Biz içeride kalabilir miyiz?
Bir olmak kolaydır ama tüm insanları içine alan bir olmak kolaydır. Bazılarını dışlamaya çalışmak kaosa giden yoldur çünkü. Belki de asıl bir olmak, herkesin amin diyeceği bir dua haline gelebilmektir. Tüm renkleri bir havuzda karıştırmak ve bambaşka bir şey, belki de sihirli bir şey elde etmek. Herkesin kendisini onda bulabildiği farklı bir şey…
Efendimiz SAV bu anlamda en güzel örnek olmalı. Ancak sanırım peygamberliğe yüklediğimiz anlam ile bazı şeyleri göremiyoruz. Ve bu nedenle çevresindeki insanların aslında ne kadar da farklı olabildiklerini kabul etmekte zorlanıyoruz. En fazla, münafıklar da vardı, deyip geçiyoruz.
Bir tefsirde münafıkların durumu şöyle resmedilir. Kendi aralarında konuştuklarının Efendimize gitmesinden korkarlar. Bir kısmı aymazlık ile der, O her söze kolayca kanar. Kolaylıkla savarız yani, problem olmaz diye düşünürler.
Kötü niyetli bir bakış ile görünen zaaftır. Ancak bu, Efendimizin davasını gerçeklemesinde kullandığı en etkili kriterdir. Bir insan düşünelim ki bir yüce dava güdüyor, etrafında sadece kendisine benzeyen insanlar var ise, sadece kendisine itaat edenler halkasında bir yer bulabiliyor ise; en hafif ifade ile davasını gerçeklemesi mümkün olamaz. Samimiyeti bile sorgulanabilir, cehaleti kesindir…
Her kim veya her ne olursa olsun, bir gücün veya bir kişinin etrafında gerçek anlamı ile bir olmak mümkün değildir. İnsanlar bir düşünce sistemi etrafında bir hayali gerçeklemek için bir araya gelebilirler. Ve birey davasının büyüklüğü, davasına inancı, davasını hayatına hayat kılması ile orantılı olarak sevilir, desteklenir. Birey hedefine ulaşabilmek için her türlü farklılıkları bir yana bırakarak tüm insanlara ulaşmaya çalışır. Bu nedenle de o, milyonların arasında bir başına ama BİR ile birlikte olmanın huzurunu yaşar…