Suya aşk nameleri

Damla damla yaklaştım sana. Şeffaf duygularımla harmanladım direnişini. En çok değişen kokunu sevdim. Birde medeniyetleri birleştiren asaletini. Herkes sensizliğin felaketinden bahsederken, ben senli düşlerin esaretini sevdim. Yaşamadan hayal kurulmaz düşüncesinde, yaşam kelimesinin öznesi sendin. Ne mücadeleler, ne savaşlar verilecek sevdan uğrunda. Sensizlik titretirken insan denen kavramı, sen yine hayat olacaksın enginlerin uykusunda. Sevdaların var bu

PANORAMA - NEWS 03 Mart 2017

Damla damla yaklaştım sana. Şeffaf duygularımla harmanladım direnişini. En çok değişen kokunu sevdim. Birde medeniyetleri birleştiren asaletini. Herkes sensizliğin felaketinden bahsederken, ben senli düşlerin esaretini sevdim. Yaşamadan hayal kurulmaz düşüncesinde, yaşam kelimesinin öznesi sendin.

Ne mücadeleler, ne savaşlar verilecek sevdan uğrunda. Sensizlik titretirken insan denen kavramı, sen yine hayat olacaksın enginlerin uykusunda.
Sevdaların var bu gök kubbe altında. Toprakla olan aşkın başka senin. Bağrına uzandığında, çamurlaşmayan bir iklim var ruhunda. Her yağmur da bir kez daha sever insanoğlu toprak kokusunu. Kendi kokusu olduğundandır belki de bu aşinalık, bu bağlılık, bu tutku. Özünü aramadaki gayedir belki de bu sevda. Belki de madde olgusunda sıkışan duygunun kırıntılarıdır.
Tene düşüşün vardır birde.

Dokunamadığın bir bedende ab-ı hayat oluşun vardır. Gözlerindeki pınarlara emanet edilenlerin, toprağa özlem duyuşu vardır. Yanakların tüm kızıllığıyla isyan ederken bu sevdaya, dudaklarının çatlağında beliren hasretler vardır.

Birde güle düşen bir yüzün vardır senin. Yaprağındaki huzurun ve derinliğini içine çekişin. En çok o anda seversin kokusuzluğunu. Kokun olsaydı duyurur muydun gülün kokusunu. Her sana değen nefes, O’nlu düşlerle sarıp sarmalanır mıydı. Derinden aşk dermiydi dilime yoldaş olan dudaklarım. Sev beni de diye yalvarır mıydı kalp bir kez daha. Kokusuzluk hiç bu kadar değerli olur muydu eğer gülün kırmızısına karışmasaydın…

Ey damla! Ey gökyüzündeki büyük sır ve yeryüzündeki ab-ı hayat. Aç kalbimin körelmiş zerrelerini. Medeniyetlerinle buluştur beni. Kuyudaki Yusuf’la hemhâlını dinlet bana. Yakup’un gözündeki o senli ıstırabını anlat bana. Ateşin göbeğindeki İbrahim’e, seni taşıyan güvercinlerin gagasındaki vefayı anlat bana. Arınmasına vesile olabildiğin Zekeriya’nın sabrıyla arındır sabırsız düşlerimi.

Ey damla! Tüm seslerin dağıtıcılığındaki sırrınla sakla beni. İstişare heyetlerindeki görevinle besle görevimi. Harmanla sensizlikteki senle beni. Boğulmadan da bereket-i deryada yüzebilmeyi anlat bana. Koskoca okyanuslarda sensiz kalınabildiğini, bazen de bir kaşık suyun doyurduğunu anlat nefsime.

Ey damla! Gökyüzünden gel vücut semalarıma. Karış saçlarıma. Boşalan göz pınarlarımı doldur acımasızca. Bir seccade başında yakala beni tüm ıslaklığınla. Ben boşaltayım sen yine dol pınarlarıma, aklarıma, gözyaşlarıma. Yanaklarıma ak heybetsiz yarınlarımda. Yak, kavur gerekirse parçala. Kıymet bilmeyen gözlerimin hatırına. Vur şakaklarımdan geçen hislerimi tüm ruhunla, hırpala.

Ey damla! Süzül hatalarla yanan her azama. Söndür ellerimde ki yangını. Ayaklarımı saran alevlere damla damla ağla. Dilimdeki yangını, batır gönlündeki o muazzam sevdaya.

Ey damla! Hayatımı hayata bula… Buğula tüm zehirli dumanlarımı. Ben dünya içinde bedbaht, sen derya içinde reşa
Ey damla! Bu bedbahtı, damlaya ve sevdaya ada…