Londra’daki Parlamento Meydanı devlet dün tarihi bir eyleme tanıklık etti.
Londra’daki Parlamento Meydanı devlet dün tarihi bir eyleme tanıklık etti.
Yüzlerce protestocu parlamento binasının önünde toplandı. Ellerindeki pankartlarda “Soykırıma karşıyım, Filistin Action’ı destekliyorum” yazıyordu. Her biri, birazdan kelepçelenip götürüleceğini biliyor, ama yine de sakin ve kararlı bir şekilde oturmaya devam ediyorlardı.
Tutuklanmayı göze almışlardı.
Eylemin amacı, dava dosyalarının rekor seviyelere ulaştığı adalet sistemine meydan okumak ve hükümete şu soruyu sormaktı: “Daha kaç kişiyi tutuklayacaksınız?”
Cezaevlerindeki mahkum kapasitesinin dolması nedeniyle, Londra çevresindeki cezaevlerinden 800 mahkûmun başka yerlere nakledilerek özellikle bu eylem için hazırlık yapıldığı belirtiliyor.
Toplam gözaltı sayısı bir günde 474’e ulaştı ve Londra polis teşkilatının son on yıldaki en büyük kitlesel gözaltı operasyonu olarak tarihe geçti. Gözaltına alınanlar arasında yaşlılar, tekerlekli sandalyeli ve görme engelli insanlar da vardı.
Pankart açan göstericiler kadar cesur ya da hazırlıklı olmayanlar, meydandaki Gandhi heykelinin önünde ya da polis kordonunun dışında bekleyerek destek verdi. “Sizinle gurur duyuyoruz; haklarımızı, hayatlarımızı savunuyorsunuz” diye sesleniyor, gözaltılar başladığında ise polislerin gözlerinin içine bakarak haykırıyorlardı:
“Yazıklar olsun!
Çocuklarınıza ne anlatacaksınız?
Hepiniz savaş suçlususunuz!”
Protestoya destek verenler arasında, Massive Attack grubu üyesi Robert Del Naja da bulunuyordu.
Amnesty International UK, barışçıl göstericilerin pankart taşıdığı için gözaltına alınmasını, “uluslararası insan hakları yükümlülüklerinin ihlali” olarak niteledi.
Filistin Action’ı hedef alan bu tarihi kırılma noktasının nasıl başladığını hatırlayalım.
2019’da kurulan Filistin Action, İngiltere’de İsrail bağlantılı şirketler ve askeri altyapılar üzerinde gerçekleştirdiği barışçıl eylemlerle tanınıyordu. Grup, hedef aldığı her tesisi yalnızca protesto etmekle kalmıyor, aynı zamanda bu tesislerin Filistin’deki şiddet döngüsüne nasıl dahil olduğunu görünür kılmayı amaçlıyordu.
20 Haziran 2025’te İki aktivist, Oxfordshire’daki RAF Brize Norton hava üssüne gizlice girerek iki Airbus Voyager uçağını baştan aşağı kırmızıya boyadı. Renk seçimi tesadüf değildi: Kırmızı, hem akan kanı hem de İngiltere’nin İsrail’in Gazze operasyonlarındaki rolünü simgeliyordu. Bu uçakların, Gazze’deki İsrail savaş uçaklarına havada yakıt ikmali sağlayacağı biliniyordu.
Kırmızı boya, medyanın sessiz kaldığı bir ortamda, kamuoyuna ulaşarak “İngiltere, Gazze’deki katliamın bir parçası” demeyi başarmıştı.
Birleşik Krallık hükümeti, tam da bu nedenle, bu eylemi “terör faaliyeti” olarak tanımladı. Starmer hükümetinin yasa tasarısı, Filistin Action’ı Terörizm Yasası 2000 kapsamında “terör örgütü” ilan etti. 385 milletvekili tasarıya “evet” dedi, yalnızca 26’sı karşı çıktı.
Artık gruba üye olmak, destek vermek, sosyal medyada savunmak 14 yıla kadar hapis cezası anlamına geliyor. İsmini tişörte, rozete veya pankarta yazmak bile 6 aya kadar hapisle sonuçlanabiliyor.
