İlkokul yıllarımda okuduğum Venedikli tüccar ve gezgin olan Marco Polo’nun seyahatlerini anlattığı kitabı, bana günümüz dünyasında iradeli veya gayri iradeli yer değiştirmeleri hatırlattı. Özellikle, Dünyamızda eksik olmayan savaş, açlık, ekonomik krizler ve diktatoryal rejimler sonucunda insanlar sürekli bir ülkeden başka bir ülkeye göç etmek zorunda bırakıldılar. Her bir ani ve istemsiz yer değiştirmenin, kendine özgü
İlkokul yıllarımda okuduğum Venedikli tüccar ve gezgin olan Marco Polo’nun seyahatlerini anlattığı kitabı, bana günümüz dünyasında iradeli veya gayri iradeli yer değiştirmeleri hatırlattı. Özellikle, Dünyamızda eksik olmayan savaş, açlık, ekonomik krizler ve diktatoryal rejimler sonucunda insanlar sürekli bir ülkeden başka bir ülkeye göç etmek zorunda bırakıldılar.
Her bir ani ve istemsiz yer değiştirmenin, kendine özgü kalıcı ya da etkisi belirli bir süre devam eden travmalara neden olduğu bilinen bir gerçektir. Bu gerçeklikte bireylerin, yeni ortamlarına kısa vadeli oryantasyon ile kalıcı anlamda uyum sürecini yani entegrasyonunu tamamlamaları kendi ruh sağlıkları açısından önemlidir.
Oryantasyon süreci; Göçmenlerin yeni bir ülkenin yasal sistemini, sosyal hizmetlerini ve kültürel normlarını öğrenmesine yardımcı olur. Örneğin dil kurslarına gönderilmesi, STK’ların etkinliklerine katılarak toplumu tanıması sağlanır.
Bu süreci başarılı bir şekilde atlatan bireylerin daha kalıcı, aidiyet hissini güçlendirici ve huzur bulacağı süreci olan ‘Entegrasyon Süreci’ aşaması gelir. Bu aşamada, Göçmenler yeni toplumlarına ekonomik, sosyal ve kültürel anlamda kalıcı olarak katılmış olurlar. Seçme seçilme sürecine etkin katılımları, yerel halkla ilgili projelerde görev sorumlulukları ve artık üretime katkı sağlayan bireyler olmaya başlarlar.
Aslında her toplumun, göçmenleri ile ilgili entegrasyon süreçlerinde ‘Kültürel Etkileşim’ içerisine girmeleri karşılıklı kültürel alışveriş sonucunu doğuracaktır.
Peki; Göçmenlerin entegre süreçleri yeni toplum için bu kadar önemliyken bu süreci geciktiren ya da engelleyen faktörler neler olabilir?
Hiç şüphesiz ilk sırada yeni toplumun dilini öğrenmesi gelir. Gerek iş bulması gerekse kültürel ve duygusal temasların sağlanması için bu çok önemlidir. Ayrıca, Dil öğrenimi aidiyetini hızlandıran bir faktördür.
Sosyal ayrımcılık ve Önyargıların olması da entegrasyonu zorlaştıran nedenler arasında sayılabilir. Göçmenlere karşı gösterilen ayrımcı tutumlar ve uyandırılan dışlanma hissi onların topluma entegre olma çabalarını baltalar. Bu durumda boşluk hissi yaşamalarına neden olur. Çünkü bireyin kabul edilmeme hissi, güvensizlik hissini o da değersizlik ve hiçlik hissine kadar götürebilir.
Bir başka etkende, Kültürel Farklılıklardır. Bu farklılıkların olması çok doğaldır. Ve bunları kendi konumunda ve anlayışında bireylere saygı ve hoşgörü yaklaşımını benimseyerek çözebilirsiniz. Ötekileştirerek, alay ederek çözülemez. Entegrasyon sürecinin sağlıklı tamamlanması bu saygı ve hoşgörünün politik ve zihinsel kabulleriyle ilgilidir.
Devletleri ve sistemlerini ilgilendiren bir konuda, yetersiz Politika ve Programların olması. Yasal ve Bürokratik engellerin göçmenleri zorlaması ve sonucunda da entegre sürecini bu durumun uzatması veya entegre olmasına bir engel olarak görülmektedir.
Bu sürecin Psikolojik nedenleri de elbette vardır. Entegre süreci çeşitli nedenlerden dolayı geciken, kendisini yeni topluma ait hissetmeyen bireylerin kendi vatan özlemleri, yeni ülkelerinde çektikleri zorluklar vb nedenler de entegre sürecine olumsuz etkiler oluşturmaktadır.
Sonuç olarak göçmenlerin ve yeni ev sahiplerinin kendilerine düşen emek, ilgi ve desteği vermeleriyle karşılıklı kabuller ve aidiyet hislerinin kökleşmesi sağlanacaktır…