Yazmak isteyenler için bir yazı değerlendirmesi

Yazı yazmak kişinin kendisini okumasıdır denilir. Sürekli dinleyen, okuyan insan öğrendiğini düşünür. Oysa yazmaya oturduğunda bildiklerini birbiri ile bağlayarak, destekleyerek bir konuda düşünce sistemi kurmaya ve bunu aktarmaya çalıştığında kendisi ile yüzleşir. Pek çok bilgi vardır ki kulaktan kulağa aktarırken aslından sapmış olabilir. Yazmak için kaynağını kontrol ettiğinde gördüklerine şaşırabilir insan. Bildikleriyle denge kurmakta zorlanabilir.

SEDAT İLHAN 26 Şubat 2021

Yazı yazmak kişinin kendisini okumasıdır denilir. Sürekli dinleyen, okuyan insan öğrendiğini düşünür. Oysa yazmaya oturduğunda bildiklerini birbiri ile bağlayarak, destekleyerek bir konuda düşünce sistemi kurmaya ve bunu aktarmaya çalıştığında kendisi ile yüzleşir.

Pek çok bilgi vardır ki kulaktan kulağa aktarırken aslından sapmış olabilir. Yazmak için kaynağını kontrol ettiğinde gördüklerine şaşırabilir insan. Bildikleriyle denge kurmakta zorlanabilir. Bir çok şey bilebilir ama beyninde asılı duruyorsa, birbiri ile ilgi kurulamamışsa bu bilgilerin yol olması ne kadar mümkün olabilir ki…

Aslında kullanılmayan bilgi insana yük bile olabilir. Laubalilik yapabilir hatta. Herkes ben de yazarım diyebilir, yazar da. Belki 10, belki 50 yazı sonra yeni bilgi ihtiyacı duymaya başlar. Beyni canlanır insanın böylece, düşünce sistemi hayat bulur, hayata, hadiselere bakışı değişir, yaşama sevinci gelir belki de…

Yeni yazı yazmak isteyenlere aşağıdaki yazı değerlendirmesinin çok faydalı olabileceğini düşünüyor ve ümit ediyorum.

Yazının konusu ailede istişaredir.

İstişarenin tanım klasik ve dar yapılmış. Yazının içeriğine göre yani yazarın ne anlatmak istediğine göre, yazara özel tanım yapabilir. Tanım mümkün olduğunca geniş tutulabilir. Ve anlatılmak istenene geçilebilir.

Tanım geniş yapılmadığı için anlatım adeta labirentte ilerler gibi olmuş. Sadece ve en başta kelimeleri kullanılarak dar tanımdan yazı konusuna geçilmeye çalışılmış. Bu bir şeyi açıklamak için değil ise boşuna zihinleri yorma olabilir, kafa karışıklığına neden olabilir.

Ailede istişareye geçerken kullanılan aynı çatı altında deyimi ile ne vermek istenildiği havada kalmış. Bu deyimi önemsiyorum. İhtimal ki yazar da önemsemiştir. Ancak gereği kadar değinilmemiş. Ailede pek çok şeyin önemi, uzun süre birliktelikten dolayı unutulabilmektedir.

Aileden bahsediyoruz. En az 3 kişilik birey arasındaki iletişim etkileşim paylaşım sözkonusudur. Dağınıklık tanımı ile direkt aralarına girilmiş. Müsaade istenmeli, gerekleri anlatılmalı, kişilere göre karşılıklı duygulara, beklentilere yer verilmeli.

Anne-baba, anne-çocuk, baba-çocuk karşılıklı nasıl bir dağınıklık söz konusu olabilir, kişiler konuşturularak tanımlanmalı. Bazı ailelerde problem olduğu belirtilmiş. Buna yazar veya dışarıdan birisi karar vermemeli. Bireylerin ağzından konuşturulmalı.

Çocuk dediğimiz zaman çok geniş bir aralık sözkonusudur. Kavramlara takılmadan ele aldığımızda anne karnından başlayan ve ebeveyn ölünceye kadar geçen süreçte çocuk, çocuktur. Belirli aşamalarda iletişim çok değişmektedir. Ayrı olarak ele alınmalıdır.

Ayetler ile yazı zenginleştirilebilir. Ancak gereği kadar ilgi kurulamaz ise ayetlere, değerlere karşı laubaliliğe yol açabilir.

Ebeveyn-çocuk iletişimine negatif ve dışarıdan bir tesbit ile devam edilmiş. Konu çok genel alınmış, boyutunun, gerekliliğinin sınırları çizilmemiş. Ebeveynin herşeyden önce çocuğa farklı düşünebileceğini hissettirmesi gerekir mesela ki bu bebeklikten başlar.

Mimar Sinan’ın bilinen eğri minare ile ilgili menkıbesine yer verilmiş. Çözüm olarak ip ile minareler düzeltilmiş olarak söylenir. Ancak çocuklara yapılan hesaplamaların, kontrollerin açıklanması da bir çözümdür. Çocukların minare ile ilgilenmeleri gerekli mi sorusuna da genişce yer verilmelidir. Büyükler arasında kolay kabul gören bir düşünce değildir bu ve problem de zaten budur.

Çocukların fikirlerini söyleyebileceği toplantılar mı önemlidir yoksa her hareketimiz ile çocuklara ve dahi yetişkinler olarak birbirimize değerli olduğumuzu hissettirmemiz mi ? Her zaman değerli hissettiremiyorsak toplantı ne kadar etkin olabilir.

Ayrıca konu sadece ebeveyn-çocuk arasında ele alınamaz, alınırsa başarılı olunamaz. Çocuğun makul olmayan isteklerinin kırmadan ikna edilmesi vurgulanmış. İstişarenin en kritik noktası zaten burasıdır.

Makul olmayan istek anne-baba açısındandır. Açılmalı. Eğitimin başlangıcı, anne-baba samimiyeti, iletişimi vb diğer kriterlerin önemine odaklanılmalı.

Anne-babanın illa da benim dediğim olmalı düşüncesi olamaz. Bu bazı konularda öncelik ile ilgilidir. Detaylı ele alınmalıdır. Bütçe mesela, çocuğa belirli bir bütçenin ayrılması. Ve tabii ki eğitim, anne-babanın çocuğunda görmek istediği değerleri verme yöntemi.

Açıklama için verilen örnek, orkestra şefliğinin konu ile ilişkisi yerinde değildir. Orkestra şefi bilinen bir plan üzerinde yönlendirme yapar, planı oluşturmaz.

İstişare çocuğun gereksiz işlerle meşgul olmasını engeller gibi bir ifade istişareyi anne-babanın çocuğu yönlendirme aracı gibi görmesine neden olabilir. İstişarede çocuğun düşüncesini öğrenmekten daha ziyade gerçeklemesi sözkonusudur.

İstişare çocuğa vazife verilen bir faaliyet değildir. İstişare hayatı paylaşma sanatıdır. Gerekleri, faydaları, olmazsa olmazları bireyler açısından, ailenin beraber hareket edebilmesi, huzuru vb geniş bir şekilde ele alınmalıdır.

Yazı değerlendirilirken, Yazarın kullandığı deyimlerin, hükümlerin okuyucuya neler ifade edebileceği, reel olup olmadığı, konuyu gerektiği kadar açıklanıp açıklanmadığı ele alınmıştır.