İletişim kazaları veya engelleri

Hiç ”yanlış anlaşılmışım” veya ”anlamışım” dediğimiz oldu mu bilmem, ancak bu sözü pek çok kişiden farklı zamanlarda duymuşuzdur. İnsanların farklı kabiliyetleri, tecrübeleri, tercihleri olduğu için farklı düşünmeleri, olaylara farklı pencereden veya kendi pencerelerinden bakarak farklı yorumlamaları çok normaldir. Ancak birbirimizi anlamamanın, yani kötü iletişimin temel bazı nedenleri vardır ki, yeterince odaklandığımızda, deneyimlediğimizde bu nedenlere takılmamak

PANORAMA - NEWS 19 Ağustos 2019

Hiç ”yanlış anlaşılmışım” veya ”anlamışım” dediğimiz oldu mu bilmem, ancak bu sözü pek çok kişiden farklı zamanlarda duymuşuzdur.

İnsanların farklı kabiliyetleri, tecrübeleri, tercihleri olduğu için farklı düşünmeleri, olaylara farklı pencereden veya kendi pencerelerinden bakarak farklı yorumlamaları çok normaldir. Ancak birbirimizi anlamamanın, yani kötü iletişimin temel bazı nedenleri vardır ki, yeterince odaklandığımızda, deneyimlediğimizde bu nedenlere takılmamak mümkün olabilir.

Mesela ön yargılarımız vardır, kısa boylulara güvenilmez (!) ( ya da Karadenizliler inatçıdır (!)) denilir.

Böyle bir yargıya inanmıyorum desek dahi, ön yargılarımızın farkında değilsek, bilinçaltımız tarafından tüm kısa boyluların söylemleri yanlış olarak kodlanıyor olabilir.

Kılık kıyafet, boy pos, yaş, meslek, … Her konuda ön yargılara sahip olabiliriz.

Veya niyet okumalarımız vardır. Doğru da olsa faydasızdır, iletişimi koparabilir. Muhatabımızı istemeden veya iyi niyetle çok kızdırmışızdır, veya tatsız bir olay yaşamışızdır ve muhatabımız trip yapıyor olabilir. Anlarız, biliriz ki trip yapılmaktadır. Ama bilmemek daha iyidir. Süre verilebilir, iletişime sonra devam etmek üzere müsaade istenir. Veya muhatabın konuşulmasından en fazla haz duyduğu konu hakkında sohbet açılır. Bu konu herkes için nerede ise herkes için aynıdır, muhatabın kendisi.

Elbisesi, odanın dizaynı, yemek tarifi vb.. muhatab hakkında açılan sohbetlerin sonunda büyük bir ihtimal ile istediğimizi almamız, sözlerimizin, düşüncelerimizin dinlenmesi ve anlaşılması mümkün olabilir.

Belki de hiç başlamadan biten bir iletişim şekli veya teşebbüsü vardır ki o da zamansız iletişimdir. Muhatap meşguldür, bizimle konuşmaya o an için müsait değildir. Saatine bakar, başka konu açar, lavaboya gider, elleri ile saçını karıştırır ve eğer daha da anlamaz isek ve dayanamaz ise o anki psikolojisine uygun olarak bize yol verebilir.

Belirli kavramlar vardır muhatabımızın hassas olduğu, iletişimi koparabilecek. Mesela tabiatı çok sever de fareden, kediden korkabilir. Ağaç deriz, çiçek deriz, gül deriz, aslan deriz harika bir iletişim içinde iken fare der isek kıyamet kopabilir. Farkında değilsek muhatabın ani hal değişimine bir anlam veremeyebiliriz.

İletişimin en önemli kriterlerinden birisi kabuldür. İlk kez iletişime girdiğimiz muhatablar ile bu konuda ciddi atışmalar yaşamamız mümkündür. Kabulleşmediğimiz insanlar ile iletişimi devam ettirmemiz mümkün olmayabilir. Kabul edersek muhatabımızı, bizi kabul etmesi ve kaliteli iletişime geçilmesi kısa sürede gerçekleşebilir. Bazen kabul süresi aylar sürer. Muhatap içini tamamen boşaltmadan, tüm düşünce, problem, çözüm, kabiliyet kısacası tümüyle kendisini bize anlatmadan bizim söylemlerimizi duymaya hazır olmayabilir.

Muhatabımız bir şeyler anlatmak istediğinde sadece dinlemeli. Onun adına hiç bir zaman çözüm üretmemeli. Bunu muhatabımız istiyor gibi olsa da istemez, hem de uygun değildir. Herkes kendi çözümünü kendisi üretmeli, kendi kararlarını kendisi almalıdır. Tecrübeler aktarılabilir, beraber düşünülebilir ama asla muhatap adına karar verilmemelidir. İnsanın başkasının aldığı kararlarda başarılı olma şansı yoktur. Zaten bu riski göze alamadığı için, kendisi adına sorumluluk alacak birisini aradığı için bize sormakta olabilir.

Bazı kavramların söylendiği zaman ve mekâna göre anlamları değişebilir. Aslında her kavramın muhatabımız tarafından nasıl algılandığından emin olmak faydalıdır. Mesela ağlayan birisine ağlama denilemez. Seni anlıyorum mesajı verilmeden muhatabın o anki derdi paylaşılamaz.

Asıl olan iletişimin devam ediyor olmasıdır. Bilenin iletişimi yönetmesi esastır. Ne zaman ki kontrolü kaybettik, kırıldık, kelimelerimize hâkim olamayabiliriz. Her şeyi çok iyi bilsek bile, yeterince deneyimlemediğimizden veya özümseyemediğimizden dolayı sıkıştırıldığımızda, ummadığımız tepkiler ile karşılaştığımızda içimizdeki diğer ben, BEN ortaya çıkabilir ve muhatabımızı kırabiliriz. Haklı olmak veya olmamak değil, etkileşim önemlidir, kırılmamak esas olmalıdır. Herkesten alacağımız olduğu gibi vereceğimiz de vardır ama nasibi olan alır. Her hadiseyi Allah’tan mesaj bilmeliyiz ve alacağımızı almalıyız.

Sedat ilhan