Dizilerin özendirdiği hayat tarzları

Günlük hayatın kaçınılmaz bir parçası olan televizyon bireyleri ve toplumları etkileme yönünden oldukça etkilidir. Onlarca televizyon kanalında, onlarca dizinin izleyiciye sunulduğu bir dönemde bulunuyoruz. Bu dizilerin içeriğine bakıldığında olumlu mesajla beraber olumsuz mesajların da verildiği gözlenmektedir. Olumlu mesajlar veren dizileri seyretmek ve istifade etmek elbette faydalıdır; ancak fertleri ve toplumları kendi değerlerinden uzaklaştırmak için olumsuz

MEHMET TOY 06 Mart 2017

Günlük hayatın kaçınılmaz bir parçası olan televizyon bireyleri ve toplumları etkileme yönünden oldukça etkilidir. Onlarca televizyon kanalında, onlarca dizinin izleyiciye sunulduğu bir dönemde bulunuyoruz.

Bu dizilerin içeriğine bakıldığında olumlu mesajla beraber olumsuz mesajların da verildiği gözlenmektedir. Olumlu mesajlar veren dizileri seyretmek ve istifade etmek elbette faydalıdır; ancak fertleri ve toplumları kendi değerlerinden uzaklaştırmak için olumsuz mesajlar içeren dizilerden de kaçınmak gerekir.

Beyinde bir alışkanlığın kazanılması, yirmi gün ara vermeden devam etmeye bağlıdır. Yirmi gün boyunca aynı işi yapan bir insan, yirmi birinci günde o yaptığı işle alakalı alışkanlık kazanmış olur.

Alışkanlıklar tekrarlana tekrarlana kazanılır. Senelerce devam eden dizilerin verdiği bilinç ya da bilinçaltı mesajlarıyla fertlerde ve toplumlarda bir fikrin, bir düşüncenin yerleşmesi ve kalıcı hale gelmesi söz konusudur.

Günümüzde televizyon kanalları adeta dizi yarışına girmiş bulunmaktadır. Televizyon kanalları, dizilerinin izlenme oranlarını yükseltmek ve reyting kazanmak uğruna ellerinden gelen her şeyi yapmaya çalışmaktadırlar. Bir dizinin izlenme oranından ziyade topluma verdiği olumlu mesajları ön plana çıkartılmalıdır.

Maalesef birçok dizide bu yönleri göremiyoruz! Toplumun ahlaki yapısını değiştirmeye yönelik, özellikle aile mahremiyetini tahrip edici yayınların ağır bastığını görmekteyiz.

Dizilerin; evlilik dışı bir hayatı özendirmesi, yakın akrabalar arasında ensest ilişkiyi yayması, emek vermeden kısa yoldan zengin olma düşüncesini aşılaması… bütün bunlar üzerinde durulup düşünülmesi gereken konulardır.

Evlilik kutsal bir müessesedir. Kutsallığını da nikâhtan almaktadır. Bazı dizilerde nikâhsız birlikteliklere öyle vurgu yapılıyor ki, adeta evlilik dışı nikâhsız bir hayat tarzı sunuluyor ve bu hayat tarzı da özendirilmeye çalışılıyor. Evlilik dışı ilişkiler öyle sıradanlaşıyor ki “Eee, ne var bunun burasında?” duygusu oluşturuluyor.

Zaten dizilerde rol alan ünlü oyuncuların çalkantılı hayatları, magazin programları ile insanların gözü önüne seriliyor. Özellikle televole diye tabir edilen programlarla zevk ve eğlenceden ibaret bir hayat sunuluyor ve “arkadaş veya sevgili” tabirleri zihinlere yerleştirilmeye çalışılıyor, romantizm ve aşk adı altında her türlü gayri ahlaki ilişki meşrulaştırılıyor.

Bu hayatların izleyicilere geri dönüşleri ise aile bağlarının yara alıp zayıflaması ve boşanmaların artması şeklinde ortaya çıkıyor. İnsan, dizilerde sunulan olumsuz hayat tarzlarının giderek yaygınlaştığını ve mutlu evliliklerin yerini mutsuz evliliklere bırakmaya başladığını, neticede boşanmaların arttığını görünce çok üzülüyor.

Bir toplumun aslından uzaklaşması, değerlerini kaybetmesi adına özel hazırlanmış proje dizileri vardır. Bu tarz dizilerde, ailenin temelini sarsmak için yasaklanmış alanlara girilmektedir. Yakın akrabalar arasında gönüllü ya da gönülsüz cinsel ilişki diye tabir edilen ensest ilişkiyi konu alan dizilere rastlamak mümkündür.

Çoğu kültürde ensest ilişki hep yasaklı bir tabu olarak görülmüştür. Söz konusu dizilerde nefsani arzuların hoşuna gidecek tarzda söz ve davranışlara yer verilerek bu tabular yıkılmaya çalışılmaktadır. Toplumların inanç değerlerinde tavsiye edilmeyen bu çarpık ve iğrenç ilişki tarzı, normal bir yaşam tarzıymış gibi bilinçaltına yerleştirilmeye çalışılmaktadır.

Zor şartlar altında, kısa sürede para kazanıp zengin bir hayata kavuşmak kolay değildir. Geliri kısıtlı olan bir insan, özellikle bir genç “hâlihazırdaki imkânlarımla lüks bir hayat yaşamam çok zor.” Onun için “kısa sürede zengin olmam gerekir.” düşüncesi içerisinde olabilir.

Çalışmadan, kısa sürede zengin olmanın yollarını gösteren ve anlatan öyle diziler vardır ki, adeta insanı tahrik etmektedir. İnsan bu tarz dizileri izleye izleye emek sarf etmeden para kazanmanın yollarını öğrenebiliyor.

Öyle ki, rol icabı işini çok iyi yapan bir artist, önce izleyicinin beğenisini kazanıp onların gönlüne giriyor, sonra da o sevimli haliyle öyle bir dolandırıcılık, soygunculuk yapıyor ki kısa sürede zengin oluyor ve lüks bir hayata kavuşuyor.

Hal böyle olunca, dizilerdeki bu gösterişli hayatları ve etkili rolleri kendisine örnek alan kişiler de, hayatta aynı davranışları sergilemeye çalışıyorlar.

Netice itibariyle televizyon dizilerinde idealize edilmiş hayatlar öyle bir sunuluyor ki, bu hayatlar “örnek hayatlar” şeklinde lanse ediliyor.

Dizilerde nefsani duygulara ağırlık veriliyor ve nefsani yönü ağır basan bir insanın hayattan beklentisi ne ise o tarzda bir hayat sunuluyor. Dizilerde özellikle başrol oyuncularına bir hayranlık duygusu oluşturuluyor ve onların dünyasına sevk ediliyor.

Sonra da bakıyorsunuz ki insanlar onlar gibi giyinmeye, onlar gibi davranmaya, konuşmaya başlıyorlar. Yetmiyor; film icabı onların bindiği gibi bir arabaya binmeye, oturduğu gibi bir evde oturma duygu ve düşüncesi içerisine giriyorlar.