1 Eylül 1939 Werner Viehweg’in günlüğünden

Ordu 1 Eylül 1939’da 18 milyon Alman erkeğini –neredeyse yürüyebilenlerin hepsini- Avrupa’yı yıkıp yok edecek ölümcül bir saldırı için harekete geçirmeyi başardı. Askerlerin çoğu kendini üstün ırk olarak hissediyordu, özellikle doğuda. 1912’de doğan Çavuş Werner Viehweg sosyal demokrat bir evde büyüdü. Babası 1933’te Saksonya Löbau’da bölge milli eğitim müdürü iken görevden alındı ve 1945’te Dresden’de

NAİLE NEDRET 30 Ağustos 2018

Ordu 1 Eylül 1939’da 18 milyon Alman erkeğini –neredeyse yürüyebilenlerin hepsini- Avrupa’yı yıkıp yok edecek ölümcül bir saldırı için harekete geçirmeyi başardı. Askerlerin çoğu kendini üstün ırk olarak hissediyordu, özellikle doğuda.

1912’de doğan Çavuş Werner Viehweg sosyal demokrat bir evde büyüdü. Babası 1933’te Saksonya Löbau’da bölge milli eğitim müdürü iken görevden alındı ve 1945’te Dresden’de bakanlar kurulu üyesi olarak geri döndü. Oğlunun, onu 1941-1942’de Polonya ve Rusya’ya götüren savaşa dair tuttuğu günlüğü, Werner Vieweg ve iki kardeşinin aldıkları sosyalist eğitime rağmen nasıl da mevcut rejim yanlısı olduklarını belgeliyor.

İşte birkaç örnek: “Polonya’daki birçok Yahudi’yi vurmak. Farkında olmadan bir Yahudi mahallesine geldiğimde onları pisliklerinden tanırım. Kirli dükkanlarının önünde oturup Yahudice mırıldanan iğrenç şekiller her yerdedir.“

Ukrayna’daki piyadelerimizden gelen haberlerde şöyle diyordu: „ Birkaç saat önce yakınlardaki bir birliğe dağılmış bir Rus birliği saldırdı. Altı adamımızı öldürdüler. Karşılık olarak yüz Rus askerinin çoğu vurularak öldürüldü, birkaç tanesi sorgulanmak üzere sağ bırakıldı.

13 Ağustos 1941’de şunları yazmıştı: „Daha sonra ıssız bir kentte gezindim. Silah atışları devam ediyordu. Son iki grup getirildiğinde oradaydım. Her seferinde altı kişi çukurun başına getiriliyordu. Bir Ukraynalı talimat veriyordu: Baş yukarı! Biraz sağa! Biraz sola! Ardından bir SS askerinin komutasında kurşuna diziliyorlardı. İnsanlar sessizce yığılıp çukura düşüyordu. Hala hareket edenlere birkaç el daha ateş ediliyordu. Cesetler çukurda balık gibi yatıyordu. İğrenç bir kan kokusu vardı.“

Öldürdüğü insanların yanında Viehweg, köylerin yarısını yakmayı nasıl başardıklarını, tavukları ve domuzları yakalayıp bal, tahıl ve sebzelere el koyduklarını, ya da serin bir Ekim gecesi okul sıralarını kırıp yakarak nasıl da ısındıklarını anlatıyor.

Sosyalist eğitimi almış Werner Viehweg 1942’de savaşta ölene kadar bu tonda yazmaya devam etti. Onun notlarını okuyunca, tüm federal hükümetlerin Yunanistan ve İtalya’da nispeten az olan katliam kurbanlarının torunlarına neden tazminat ödemeyi reddetmek zorunda kaldıkları anlaşılıyor.

Hükümet böyle yaparsa, Polonya ve Sovyetler Birliği’nde on binlerce savaş suçunu da saymak zorunda kalacaktı. Yüzlerce değil, milyonlarca insan öldürüldü ve biz, bugünkü çok zengin Almanya’nın vatandaşları ekonomik olarak zor durumda kalacaktık.

Ek olarak, Werner Viehweg’in günlüğü ailesindeki Nazi geçmişinin nasıl alevlendiğine de dolaylı olarak işaret ediyor. „Babamız 1933’te SPD eğitim komisyonundayken görevden alındı. Bizler antifaşizm içinde yetişmiştik.“ Werner Viehweg babası Erich Viehweg’in bu sosyalizm masalından erken uyanmasından özellikle gurur duyuyordu.